Dem
mi var kanlu yaşum çehreme yol eylemeye
Gün
mü var ləşkər-i gam cana nüzul eylemeye,
***
Sevgili
Nadir!
Ne
çabuk yaşlandın. 40 ne çabuk doldu. Parçalanarak, çoğalarak, yuhalanarak
kaybettin sen de ömrün yarısını. Elin boş, kalbin boş, gözlerin boş. 40 yaşlı
çöl. Deşt-i Marmara.
Ne
üzülüyorsun? 10-nunda da aynıydın, 30-da da. 40-ın da aynı. Çöller yaşlanmaz
ki. Sadece yaranırlar ve yaralanırlar. Kıyamet korkun da yok, azap korkun da.
Zaten dünyanın sonu çöl diye müjdelenmeyip mi?
Ellerin
beynine yük, beynin kalbine. İki kutup arasında çalkalanan bir vücut. Kah deli,
kah serseri. Kah mescitte, kah büthanede, kah meyhanede. Kıblen yok, kutsalın
yok. Kalbin kırık, cam taneleri gibi. Her tanesine bir yüz, bir sevgili hapsolmuş.
Mezar gibi, cehennem gibi.
Gözlerin
hep ufukta, hep uzakta. Aptal çocuk, kah Ay`ı kovaladın, kah Yıldız`ı. Sema orosbusu
gibi gözlerin fıldır fıldır yıldızların gece barında, karanlıklar sokağında.
Hayallerin kah Merihin odalığı, kah Venüsün aşığı. Uykun haram, isteklerin
göçebe.
Sofran
deliler, aylaklar, viranelikler, baykuşlar, miskinler uğrağı. Kah Sokrat`la
içiyorsun, kah Hayyam`la tevbe ediyorsun. Hallaç gibi kesilirsin düş avcıları
tarafından, Nesimi gibi soyulursun aşk
hırsızları elinde. Her kitabı sen yazarsın, her satırı sen düşünürsün, her
mektubu sen açarsın, her güzeli sen koklarsın. Her lanetin başı da sensin, her
günahın sebebi de.
Oyun
bitti ihtiyar! Vakit doldu. Günlerin tükendi. Ve tartıldın. Değersiz bulundun.
Dur!
Bir
40 daha istiyorum. Bir 40 sene daha gerek bana.
“Yazacağım”
diye son sevgiliye söz verdim.
Acı
bana.