Gilan, Deyleman ve Azerbaycan’da kurulmuş Türk hanedan. Salarîler, Misafirler, Merzubanîler veya Salar Oğulları gibi çeşitli adlarla anılan devlet. Sac Oğulları gibi, Salar Oğulları da en etkili dönemlerinde Azerbaycan’ın tamamını kontrolleri altında bulundurmuş bölgenin en etkili devletiydi. Salar Oğulları Yakın ve Orta Doğunun siyasî ortamı oldukça tezatlı bir döneminde ortaya çıktılar. Bu dönemde, Taberistan ve Cürcan’da Ziyar Oğulları (928-1042), Irak ve Kirman ile Ahvaz’da Büveyhî Oğulları (932-1055) Azerbaycan’ın doğu, güney ve güney-batı sınırlarında en etkili siyasî güçlerdi. Musul bölgesindeki Hamdanîler hanedanlığının da (929-1003) Azerbaycan üzerinde iddiası bulunmaktaydı. Azerbaycan’ın kuzeyi, yani Arran bölgesi ise Şirvanşahlar’ın kontrolü altındaydı. Dolayısıyla, Salar Oğulları bu karmaşık ortamda Azerbaycan’ın tamamını ele geçirmek gibi bir iddiayla ortaya çıktılar. Bu da onların Azerbaycan’ın çevresini sarmış adlarını belirttiğimiz büyük devletler karşı ciddi savaşlar vermelerine neden olmuştur. Bu savaşlara iç kargaşalar da eklenince Salar Oğulları da bir önceki Türk hanedanı kadar uzun ömürlü olamamıştır.
Salar Oğulları Hazar Denizinin güney-batısında bulunan Mazandaran ile Azerbaycan sınırında yer alan Deylem veya Deyleman sahasının hâkimleriydiler. Bunlar, bölgeye daha önce gelmiş Türk asıllı Kenger veya Kanglı kavimlerindendiler . Bunu onların taşıdıkları eski isimlerden de anlıyoruz. Hanedanın bilinen en eski atası kaynaklarda “Langar” adıyla geçer. Yakut, bu adı “Kankar” olarak vermektedir. Doğrusu da bu olsa gerek. Yine Arapça “Misafir” olarak bilinen Salar Oğullarının ilk temsilcisinin gerçek adı “Asfar”dır. Bu ad “İşbar(a)” adının İranî biçimidir . Salar Oğulları Azerbaycan’ı ellerine geçirmeden önce, Deyleman bölgesinin bazı eyaletlerini ellerinde bulunduran bir hanedan kurmuşlardır . Hanedanlığı kurucusu Misafir kabul edilmektedir. İbnü’l-Esir, Salar Oğullarının Deylem’in Tarom ve Semiran veya Şemiran kalelerinde oturduklarından söz etmektedir . Misafir’den sonra Tarom ve Samiran bölgesini elinde bulunduran Salar Oğulları tahtına Muhammed b. Misafir oturmuştur. Onun döneminde bölgede güçlenen Salarî hanedanlığı komşu hanedanlıklar tarafından da itibar görmeye başlamıştı. İbnü’l-Esir’e göre, Asfar, Merdaviç b. Ziyarî’ni Tarom ve Şemiran hâkimi Salar’ın yanına göndermişti . Bir süre sonra ise Muhammed b. Misafir Azerbaycan’da Saç Oğulları gulamları arasında giden taht kavgalarına da karışacaktır.
Azerbaycan’da Saç Oğulları hanedanlığına son verildikten sonra taht uğrunda Yusuf b. Sac’ın gulamları arasında çatışmalar baş gösterdi. Bu sırada Azerbaycan’da hâkimiyette bulunan İbrahim b. Deysem ile veziri Ali b. Cafer arasında bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Deysem’in hışmına uğramaktan korkan vezir sığınmak için Tarom’a Muhammed b. Misafir’e kaçtı. Tam bu sırada Tarom’da babaları aleyhinde bir ayaklanma başlatan Salar Merzuban b. Muhmmed ve kardeşi Vehsudan, Muhammed’i tahtan indirerek Tarom ve Şemiran’ın yeni sahipleri olmuşlardır. Tam bu sırada Tarom’a ulaşan Vezir Ali b. Cafer, olanlardan etkilenip, Salar Merzuban’ı Azerbaycan’ı ele geçirmesi için teşvik edici söylemlerde bulundu. Vezire göre, Azerbaycan zengin bir ülkedir, üstelik sahipsizdir de. Buradan nasıl vergi toplanacağını iyi bildiğini, Azerbaycan ele geçirecekse ona destek olabileceği vadinde bulunup, Merzuban’ın iştahını kabarttı . Vezirin sözlerine inanarak Azerbaycan’ın fethini kafasına koyan Merzuban, ülkeyi aldığı taktirde Ali b. Cafer’e kendi veziri yapacağı hususunda da söz verdi. Miskaveyh, onlar arasındaki anlaşmanın bu kadar kolay olmasında vezirin Batinilerden olmasını Merzuban’ın da bu tarikata ilgi duymasını etken göstermiştir . Sözler kesilip, anlaşmalar yapıldıktan sonra taraflar hızla hazırlıklara başladılar. Merzuban ordu hazırlıklarını sürdürürken, Ali b. Cafer’de Deysem’in hizmetindeki komutanlara mektuplar gönderip kendi tarafına çekmeye çalışıyordu. Nihayet Azerbaycan’dan gelen elçi, komutanların “Merzuban hareket edecekse, Deysemi terk edeceklerini” sözünü iletmesi üzerine h. 330 (941) yılında Salar birlikleri Tarom’dan Erdebil istikametinde yola çıktılar. Meydana gelen savaşta ordusunun büyük bir kısmının Merzuban saflarına geçmesinden dolayı yenilgiye uğrayan Deysem Ermenistan’a kaçtı. Salar Merzuban Azerbaycan’ı eline geçirip, başkenti Erdebil olan Salar Oğulları hanedanlığının esasını koydu .
Salar Oğulları devletinin başına geçtikten sonra vezirliği söz verdiği gibi Ali b. Cafer’e bırakan Salar Merzuban, kısa sürede Azerbaycan’ın güney bölgelerini idaresi altına aldı. Ancak çevresindeki yakın komutanlarının vezirler olan anlaşmazlığı yüzünden çok geçmeden Ali b. Cafer’le yollarını ayırmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Tebriz’de bir ayaklanma başlatan Ali b. Cafer, Deysem’e mektup göndererek anlaşmadan yana olduğunu belirtir. Bunun üzerine Deysem, Tebriz’e gelerek Salar Merzuban’a karşı askeri hazırlıklar başladı. Bu sırada Merzuban Tebriz’i kuşatmaya alarak, gizlice Ali b. Cafer’le tekrar anlaşmanın yollarını aramaya başladı. Bunun sonucunda Ali b. Cafer’in gönlünü almayı başaran Merzuban, Deysem’e karşı Tebriz kalesi önlerinde birkaç ciddi savaşı kazanınca, Deysem’in bir gece şehri bırakıp, Erdebil istikametinde kaçmaya zorladı. Deysem’in Erdebil’e vardığını haber aldıktan sonra, Tebriz şehrinin kuşatma işini komutanlarına bırakıp, Erdebil’e hareket eden Merzuban, Tarom’da kardeşi Vehsudan’dan da gerek yardımı aldıktan sonra başkent çevresini sardı . Ancak, Erdebil’de halkın kendisine karşı çıkması ve veziri Neimî’nin ihaneti karşısında müşkül duruma düşen Deysem, Merzuban’a anlaşma teklifinde bulundu. Şehri teslim etmesi karşılığında Deysem, Tarom’a gönderildi ve orada kendi mülklerinde serbest yaşamasına göz yumuldu. Neimî ise Merzuban tarafında Ali b. Cafer’in yerine vezir olarak atandı .
Erdebil’i tekrar ele geçirdikten sonra birkaç sene ülkedeki ayaklanma ve isyanların yatıştırılmasıyla uğraşan Salar Merzuban, kısa sürede ülkenin tamamına sahip olmayı başarmıştır. İbn Miskaveyh “Azerbaycan’ın bütün minberlerden onun adına hutbeler okunmaktaydı” yorumunda bulunmaktadır . Böylece, Salar Oğulları hanedanlığı kısa zamanda Azerbaycan’ı hâkimiyeti altına alarak bağımsız bir devlete konumuna gelmişti. İbn Havkal, Salar Merzuban’a tâbi olan ülkeler hakkında bilgi vermektedir. Ona göre, Şirvanşah Ahmed b. Muhammed, Şeki hâkimi Adbülmalik İşhanik, Berde hâkimi İbn Savad Sanharib, Cürcan ve Sagiyan hâkimi Vaçagan b. Musa, Sünük hâkimi Ebu’l-Kasım el-Bayzurî, Ahar ve Varzukan hâkimi Ebu’l-Heyca er-Revvadî, Hayzan hâkimi Ebu’l-Kasım el-Cuyzanî, Haçen hâkimleri Salar Merzuban’a tâbî olup, ona her sene yıllık vergi ödemekteydiler. İbn Havkal, Salar Merzuban döneminde Azerbaycan, Arran ve Ermenistan’dan toplanan ve Salar Oğulları hazinesine giden yıllık verginin 500 bin dinarı bulduğunu özellikle belirtir .
Kaynaklar, Salar Merzuban döneminin en önemli hadisesinin Ruslar’ın Arran’ın en büyük şehri Berde’yi işgal etmesi olarak gösterirler . İbn Miskaveyh’e göre, “332 (943/44) yılında Azerbaycan’a er-Rus adıyla meşhur olan halkın orduları geldiler, onlar Berde’ye hareket ederek orasını tuttular ve ahalisini de esir aldılar” . Bu Rusların Azerbaycan’a ilk gelişi değildi. Kuzeyde Hazar etkisinin azalması gemicilikle geçinen, ticaret yapan, topladıkları hayvan derilerini ‘sıcak ülkelerin’ tüccarlarına satan ve zaman zamanda korsanlıkla meşgul olan Rusların İdil nehrini kolaylıkla aşıp Hazar Denizine açılmalarına ve çevre ülkelere saldırılarda bulunmalarına fırsat tanımıştı. Nitekim, Ruslar belli zamanlarda Azerbaycan’ın Hazar çevresindeki kıyı şehirlerine ve kasabalarına saldırarak büyük felaketlere neden olmuşlardır. Berde’nin işgali bunlar arasında en çok dikkati çekenidir .
İbn Miskaveyh’e göre, Rus gemileri Hazar Denizinden Kür nehrinin akarı istikametinde yol alarak Arran’ın en büyük şehri Berde’yi ellerine geçirmiş ve halkını da esir almışlardı. Rusların bu saldırısı 943/44 yılında vukua gelmiştir . Berde’nin Ruslar tarafından işgal edildiği haberi sadece Azerbaycan’da değil, bir çok İslam ülkesinde de yankı bulmuştur. Çünkü Berde, Arap fetihlerinden sonra bölgenin gelişmiş en büyük şehri hesap edilmekte ve her yıl yüzlerce tüccar kervanının uğradığı merkezi bir duraktı. Gelişen olayları haber alan Salar Merzuban, hemen bölgeye hareket edip, Rusların elinde bulunan şehri kuşatmaya aldı. Şehir kuşatması uzun sürdü. Bu arada Ruslar arasında hastalığın ortaya çıkması, onlar açısından da büyük sıkıntıların doğmasına neden oldu. Bu arada şehir içinde yerli halkla, şehir dışında ise Salarî birlikleriyle şiddetli savaşlar veren Ruslar, Ebu’l-Farac’ın abartılı rakamına göre, toplam 20 bin insanı katletmişlerdir . Salar Merzuban’ın baskısı sonucunda ağır kayıplar veren Ruslar sonunda geldikleri yolla geri dönmek zorunda kalmışlardır. Ancak, bu olay Berde’nin sonu olmuştur. Rus tarihçilerinin de belirttiği gibi, bu saldırı Berde için bir felaket olmuştur . Berde’nin bu felaketi, XII. Yüzyıl Azerbaycan edebiyatının en büyük temsilcisi Genceli Nizamî’nin de eserlerine konu olmuş ve uzun yıllar unutulmamıştır .
Merzuban, Berde’de Rusları def etmekle meşgulken Musul hakimleri Hamdaniler Azerbaycan saldırdılar. Ancak Merzuban bu saldırıları geri püskürtüp Ermeniyye’ni de kendi idaresi altına almıştır. Öte yandan Şirvanşahlar da Salar Oğullarının hakimiyetini kabul etmek zorunda kalmıştır. Aran ve Azerbaycan’daki hakimiyetini tesis ettikten sonra Merzuban yüzünü güneye çecirdi. Bu sırada güneyde en etkili siyasi güç Buveyhiler’di. Buveyhiler Deylem kökenli bir hanedanlık olup, askeri olarak Türklere dayanıyorlardı . Zaten bu dönemde bölgede kurulan bütün hanedan-devletlerinin askeri gücünü Türkler teşkil etmekteydi. Buveyhilerle Salar Oğulları arasındaki en önemli sorun Rey’di. Merzuban, Rey’i ele geçirmek için 337 (948/9) yılında Kazvin’e hareket etti. Burada karşılaşan iki ordu arasında cereyan eden savaşta Merzuban ağır bir hazimete uğradı ve esir düştü. Buveyhi Rukned’ü-devle onu İsfahan’ın güneyinde yer alan Samirem kalasına hapsetti .
Merzuban’ın esir düştüğüne ilişkin haber Azerbaycan’a ulaşınca onun babası Muhammed b. Misafir hakimiyeti eline geçirdi. Ancak Muhammed uygunsuz davranışlarda bulununca emrindekiler kendisine karşı isyan etti. Bunun üzerine Muhammed oğlu Vehsudan’a sığındı. Ancak Vehsudan babasını tutuklatarak onu zindana attırdı. Muhammed ölene kadar hapiste kalacaktı . Ardından Vehsudan, Buveyhi orduları komutanı Muhammed b. Abdurrazzak’ın Azerbaycan’a saldırmasından korkuya düşerek Sac Oğulları gulamlarından Deylem kökenli Deysem’le anlaşarak ülkenin idaresini ona teslim etti. Ancak ülkedeki kargaşa ortamına bir türlü son verilemedi. Tam bu sırada Merzuban 952 yılında annesi Korasun Hatun’un girişimiyle Semiram kalesinden kurtularak idareyi yeniden eline geçirdi. Merzuban’ın Azerbaycan’daki ikinci hakimiyeti 957 yılına kadar devam etti . Merzuban, devleti yeniden toplayarak ülke içinde asayişi sağladı. Onun döneminde “Azerbaycan, Ermeniyye, her iki Arran’ın ve onlara civar eyaletlerin toplam geliri 500.000 dinarı” buluyordu . Merzuban Şirvaşhanları, Şeki ve Aran hakimlerini, Senariye, Eher, Haçen, Van (Vaspurakan) ile Kartli-Kahetya’nın bazı kısmılarını kendisine bağlamıştı. Onun bu tâbi eyaletlerden aldığı yıllık haraç 500.000 dinarı buluyordu. Böylece Merzuban zamanında Salar Oğullarının yıllık geliri 1.000.000 dinar tutarındaydı. Merzuban’ın hakimiyetinin ikinci dönemi sükunet içinde geçmiştir. Derbent ayaklanmasını bastırdıktan, Deysem’i yakalayıp zindana attırdıktan ve vassal hakimlerin vergi işlerini ayarladıktan sonra Buveyhilerle de bir anlaşma yapmış, hatta kızını Rükne’d-devle’ye vererek anlaşmayı akrabalıkla pekiştirmişti. İbn Miskaveyh’e göre, Merzuban Ramazan 346 (Aralık 957- Kasım 958) yılında vefat etmiştir. Merzuban akıllı, başarılı, adil bir hükümdar olmuştu . Onun İsmaili sempatizanı olduğuna ilişkin bilgiler vardır. Ancak bu görüş kardeşi Vehsudan’ın Şemiran’da bastırdığı sikkeler üzerinde İsmaili imamlarının adlarının yer almasından kaynaklanmaktadır .
Merzuban ölmeden önce kendisinden sonra yaşanabilecek taht kavgalarına son vermek için hakimiyet meselesini çözmeye çalışmıştır. Buna göre, oğlu Custan hükümdar olarak tahta çıkacak, ama kardeşi Vehsudan’ın kontrolünde hareket edecekti. Custan’ın yerine İbrahim, onun yerine de üçüncü evladı Nasır geçmeliydi. Ancak Merzuban’ın bu vasiyetine bağlı kalındığı söylenemez. Nitekim kardeşi ve oğulları arasında cereyan eden taht kavgaları İbrahim Salar b. Merzuban’ın hakimiyeti ele geçirmesine kadar sürmüş, hatta ondan sonra da durmamıştı. Böylece Merzuban’dan sonra hakimiyet önce Custan’ın, ardından da Vehsudan’ın eline geçmiş, daha sonra taht İbrahim ile Vehsudan arasında gidip gelmiştir. Nihayet 966 yılında İbrahim Salar Oğulları hakimiyetini ele geçirerek 981 yılına kadar sürmüştür. Ancak İbrahim’in hakimiyetinin sonu meçhuldür. Zaten bu tarihte de Revvadiler Azerbaycan hakimiyetini elerline geçirerek Salar Oğullarının idaresine son vermişlerdir. Buna karşılık Salar Oğulları Tarom ve Şemiram’daki hakimiyeti 1065 yılına kadar sürmüştür .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder