Aşklarını itiraf etmeyen insanlara kızmışımdır. Omuzlarında ölülerini taşırmış gibi yürürler. İçlerinde bir tabut varmış gibi davranırlar. Her konuşmalarında, her selamlaşmalarında sanki içlerindeki ceset hortlayacakmış gibi soluklanırlar.
Öğrenciliğimin ilk bursunu itirafçılığımla aldığımı hatırlarım. Ünlü bir işadamı, burs için başvuranlara tek bir soru sorardı: Hiç aşık oldun mu? Bunun dışında ne bir not belgesi, ne aile durumu hakkında muhtarlıktan bir sürü ıvır zıvır şeyler gerekmezdi. Benden önce kabulüne giren 20 arkadaşımın mahçup suratlarını hâlâ hatırlarım. Ne kimse onlara aşklarını sormuş; ne de kendileri kendilerine bu fırsatı tanımışlardı. Burs için bir sürü sahtekarlığa katılmak sanki daha hoş, onlar için içlerine gömdüklerini aşk daşları üzerinde kayıtlı isimleri telaffuz etmekten.
O, sene burs alan tek kişi bendim. Koca bir “evet” belgesi fırlatmıştım işadamının üzerine kalp mühürlü. Aldığım ilk parayla da içimdeki aşk günahını yıkamak için hayvan gibi içmiştim. Kadıköy Fasıl’dan ayrıldığımda sokaktan tüm arabaların ayak izleri kesilmişti ve beni polisler öğrenci yurduna bırakmak zorunda kalmışlardır. Sanırım bunda, üzerimdeki “SSCB Pasaportu”nun etkisi az olmamıştır.
Hayatımda aldığım ilk ve tek burs bu olmuştur. Ve bundan sonra kimse aşık olduğum için bana para vermedi. Aksine, tüm paralar aşksızların cebine akmağa başladı. İnadına her yere başvuruyordum. Aşındırmadığım kapı, gitmediğim vakıf, ilk oturumlarına katılmadığım cemaatler kalmamıştı.
Burs ahlakı çirkin bir şey. Burs için başvurduğum bir yerde öğrencilerle görüşmeleri namaz saatine denk getirmişlerdi. Namazı kılan cennetin makbuzunu alıyordu. Kelime-yi şehadetlerin arasından eski 100 TL-lik banknotların geçmediğini kim itiraf edebilir ki? Burs namazına katılmayan tek kafir bendim. Buna rağmen kibarlık yapıp beni mulakata almışlardı. İlk soru da mezheplerden gelmişti: Hangi mezhebe mensupsunuz? Yanıt aynı kıcıklıkta: Harici. Bu yanıt, umudu tükettiğin para kartınyla tümden vedelaşmak demektir.
Bir başka burs adresinde verilen para karşılığı düzenlenen okumalara katılmak zorunluluğu vardır. Bir bedeni satın alama işlemi, burslar. Modern bir memlük ticareti. Okumalar da malum. Mükemmel işleyen bir münafıklık sistemi.
Okulun ilk günlerini hatırlarım. Henüz 28 Şubat’lara bir sürü şubatlar vardı. Kapı dibinde, kantin aralığında abiler ve ablalar o senenin örgüt, cemaat, teşkilat açıklarını doldurmak için uğraşırlardı. Güzel vaadler, bir sürü sınıf arkadaşımın yaşamlarının dağlarda noktalanmasına neden olurken; geriye kalanları da içlerinde nefret dağları yaratarak okullarını tamamladılar. Bir kısmı da saadaklarının karşılığını fazlasıyla aldılar.
İnsanın kayrılması ve kaybı çok kolay. Yeter ki ona arzu ettiklerini altın bir tepside sun. Vermesen de verirmiş gibi yap. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Hatta her şey karşılıklıdır. Daha da önemlisi karşılık her şeydir.
Unutmadan söyleyeyim. “aşık olmayan adam, yaşamsızdır” bana burs veren tek işadamının nazarında.
8 yorum:
harici olduğunuzu bilmiyordum :p
ben de boş kalmasın diye doldurduğum başbakanlık bursunu kazanmıştım. sonrasını hak getire.
bu işten ciddi kazançlar sağlayanlar da vardı tabi.
nasıl yapıyorlardı bilmiyorum. sanırım kurcalasam kötü kokuyu hissedecektim...
Sevgili İbn-i Sina, ben mezhep üstüyüm:)
çünkü aşk insanı mezhep-üstü-leştirir değil mi :)
bende örenciliğini burssuz tamamlayanlardanım :(
Yorum bırakan arkadaşlara teşşekkür ediyorum.
Daha önceki bazı sorunlar yüzünden blogger olmayan arkadaşların yorumları kabul edilmemektedir. Bu yüzden burada yazar tarafından silindi olarak gözüken yorumlar, aslında blog sistemin kendisindne ireli gelen ve blogger olmayan yorumların görüntülenmemesinden kaynaklanmaktadır. Ben sadece bu sistemin çalışması için uygun şıkkı seçmiş bir masumum. Bu yüzden ilgililerden özür dilerim.
masum olduğunu vurgulayanlardan korkmalı :p
nesinden korkacaksın, tüm becerisi dilinde zavallımın:)
Yorum Gönder