Pazartesi, Ocak 28, 2008

Sâsânî Ordusundaki Türkler

Muteber kaynaklarımız arasında yer alan Taberî ve İstahrî’de Arap-İslam ordularının Sâsânîleri Medain civarındaki savaşta tam yenilgiye uğratınca Orta Asya’ya kadar önlerinde hiçbir engel kalmadığını söylemektedir (1).
Sâsânîler’in hezimeti gerek Arap, gerekse de Bizans için beklenmeyen bir olaydı. Kadisiyye savaşı, adeta İskender kadrşısında perişan olan III. Darius’un aldığı m.ö. 331 Kavgamel hezimetine benzemektedir. Ancak, duruma Sâsânîler cephesinden bakıldığında Araplar karşısında kaybedilen her üç savaşın sonucu doğal gözükmektedir. Nitekim, Sâsânîler bir devlet olarak bütün fonksiyonlarını kaybetmiş bir konumdaydı. Hükümdar III. Yezdegert kendi emirlerine söz dinletemiyordu. Nitekim, o dönemde çeşitli yarıbağımsız eyaletlerden oluşan Sâsânî İmparatorluğu birleşik bir güç değildir. eyalet hakimleri oldukça güçlü ve geniş yetki sahibi olup hükümdarı dinlemiyorlardı. Hatta III. Yezdegert savaş için onlardan asker talep ettiğinde birçok eyalet hakimi bunu kulak ardı etmiştir. Sâsânî-Arap savaşlarında dikkat çekilmeğen bir durum daha vardır. Araplar her üç savaşta da Sâsânîler adı altında genelde Türklerden oluşan askeri birliklerle karşılaşmışlardır. Zira, her üç savaşta da Sâsânî ordularının komutanı Adurbadagan (Azerbaycan) hakimi Rüstem olmuştur. Rüstem’in emrindeki ordu önemli ölçüde Azerbaycan’da yerleşmiş İskit/Sak ve diğer Türk gruplarından oluşmaktaydı. Ona katılan Aran hakimi Cavanşir’in ordusu da Alban/Aran İskit kavimlerinden müteşekkildi. Çok daha önemlisi ise son savaşta (Medain’de) Sâsânîler safında Ermeniyye Türklerinin yer almış olmalarıdır. Burada Ermeniyye’deki Hun komutanı Muşek Mamigun’un yanı sıra İskit kökenli Sünük hakimi Grigor’da görev almıştır (2).
Buradan anlaşılan şu ki Sâsânî hükümdarı III. Yezdegert hakimiyetinin korumasını Eski İskit ve Türk güçlerine teslim etmiştir. Bunlardan Azerbaycan’daki İskit kökenlileri Zerdüştî, Aran, Sünük ve Ermeniyye’deki Türkler ise Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Arap kaynakları bunların hepsini “İranlı”lar olarak tanımlamışlardır. Bizans ve yerel Kafkasya kaynakları ise dini kimliği öne çekerek onları Türkler’den ayırmışlardır. Anlaşılan şu ki Araplar’la Türkler daha Kadisiyye savaşında yüzleşmişlerdir.
Bazı Bizans ve Suryani kaynakları Sâsânî-Arap savaşlarında Türklerin ihanetinden ve Müslümanlar safına geçmesinden söz etmekteler. Ancak duruma daha vakıf olan Arap, Sâsânî ve yerel Kafkasya kaynaklarında bu durum hakkında net ve açık bir fikir yoktur. Ancak Sâsânîlerle Ermeniyye, Aran ve Azerbaycan’ın ilişkilerine göz attığımızda bu söylentinin bazı ipuçlarına rastlamaktayız. Bunu her şeyden önce Ermeniyye Türklerinin komutanı Mamigunlar’la, Aran hakimi Cavanşir’in Araplar’la gerçekleştirdikleri barış anlaşmasından anlamaktayız()3. Nitekim, Sebeos, 654 yılında Ermeniyye’ni Müslüman-Araplara teslim eden Sak kökenli Hıristiyan Erştuni hanedanı temsilcisi Teodor Rştuni dışında “Albanları ve Sünükleri” Arapların müttefikleri olarak tanıtmaktadır(4).
Arap-Sâsânî savaşı boyunca III. Yezdegert’in hep Azerbaycan, Aran ve Ermeniyye’nin askeri güçlerine sırtını dayaması, Sâsânî askeri birlikleri içinde Türklerin önemli bir yer tuttuklarını göstermektedir.
Sovyet tarihçiliği, Sâsânîler dönemi İran tarihni tümden “Pers kimliği” altında inceledğinden sözünü ettiğimiz dönemin olaylarını da “İranlılaştırmışlardır”. Bu mevcut kaynakların Rus ve diğer yerel dillerdeki baskısına da yansıtılmış ve bir dizi tahriflere yol açmıştır. Sâsânîler’in çöküşünden sonra bu devletin askeri gücünü oluşturan kalabalık Türk askeri birlikleri Müslüman-Araplar’ın önünde bölgenin tamamına dağılmışlardır. Kaynaklarda adı Geçmazgi (5) olarak geçen Sâsânî ordusunda üst sıralara kadar yükselmiş muhtemelen bir Türk komutanın emrindeki askeri birliklerle kuzey eyaletlerine Azerbaycan ve Aran (Albanya) topraklarına saldırdı. Kalankaytuklu’ya göre, “düşmanın öncü birlikleri apar topar onun (Cavanşir’in) eyaletinin son hudutlarına vardığında, o alelacele silahlanıp ordunun komutanı ünlü Geçmazgi’ni bizzat kendisi öldürdü. Kendisi, onun ordusunu elinde kılıç olanları korkunç biçimde öldürdü. Onlar düşmandan çok sayıda esir, at, katır ve ganimet ele geçirdiler. Dağlarda onlar birkez daha çatıştılar ve bu gün zafer ona nasip oldu”(6).
Buradan anlaşılan Türk komutan Geçmazgi emrindeki Sâsânî ordusunun kalıntılarıyla Azerbaycan ve Aran ülkesini yağmalayarak Araplar’ın önünden kuzeye Türk ülkelerine kaçmaktaydı. Nitekim, Aran hakimi Cavanşir de onu “dağlarda” (Kafkasya dağlarında) yakalamış ve mağlup etmiştir. Bu, Geçmazgi’nin emrindeki birliklerin de Türkler olacağını göstermektedir.
Gürcü kroniklerinde verilen bilgi bu olayı daha da aydınlatmağa olanak tanımaktadır. Buna göre, Geçmazgi’nin emrindeki birlikler İberiya’ya (şimdiki Gürcistan’a) yapılan Hazar saldırısı sırasında Uti ve Sakasen’a (Saksin/Şeki) girmişlerdir. Bu Hazar komutanı Cebu ile Geçmazgi’nin ortak hareket ettiklerine de bir gönderme olabilir. Anlaşılan Cavanşir’le savaşta Türk komutan Geçmazgi mldürülmüştür. Ancak onun ordusu hâlâ mevcudiyetini sürdürmekteydi. Nitekim, Sünük hakiminin arabuluculuğuyla Geçmazgi birlikleriyle Cavanşir arasında anlaşma sağlanmışsa da, Geçmazgi birlikleri bu defa saldırıya geçerek onun babasını rehin almışlar. Bunun üzerine cereyan eden şiddetli savaşta Geçmazgi birliklerinin arta kalanı da yenilmiş ve ortadan kalkmıştır. Bunun üzerine Kalankaytuklu şöyle der: “Yezdegert’in hükümdarlığının 20. yılında İran imparatorluğu büsbütün çöktü. Bu, Haceroğullarının (Arapların) dünyada ünlü savaşlarının 31. yılı ve Cavanşir’in 15. yılında oldu”(7).

Notlar:
1. Müslüman-Arap birlikleriyle Sâsânîler arasında temel üç büyük savaş cereyan etmiştir. İlki tarihi hâlâ tartışma konusu olan Karşan (Kadisiyye) savaşıdır. Kaynaklar bu savaşın 635 ila 638 yılları arasında cereyan ettiğini söylemektedir. İbnü’l-Esir’e göre (el-Kamil, II, s. 235) Kadisiyye savaşı hicri 15 yılın sonlarında (Ocak 638) yılında olmuştur. Taberî de aynı tarihi vermektedir (Taberî, I, s. 2349). Abdü’l-Mu’nim Macid’e göre bu savaşın tarihi hicri 15 uılı, miladi 636 yılıdır (Abdü’l-Mu’nim Macid, et-Tarih es-Siyasiy li-d-davla el-Arabiyye, Kahire 1960, c. VIII, s. 201). Anlaşılan savaşın gerçekleştiği hicri 15 yılı tarihi doğru olup, ancak bu tarihin miladi hangi tarihe rastladığı tartışmalıdır. Hicri 15 yılı miladi tariyile Şubat 637-Ocak 638 yıllarına denk düşmektedir. Bu durumda Kadisiyye savaşının 637-638 yıllarında cereyan ettiğini söyleyebiliriz. Taberî’ye göre, Kadisiyye’de Arapların 35.000, Sâsânîler’in ise 80.000 askeri bulunuyordu (Taberî, I, 2351). Savaşta Sâsânî safında yer alan Alban/Aranlıların tarihçisi Musa Kalankaytuklu ise durumu şöyle anlatmaktadır: “Birkaç gün sonra Mehergan ayında (Hz. İsa’nın doğum günü, 6 Ocak – çev.) İsa’nın doğum gününde onlara (Araplara – çev.) karşı 30.000 atlı ve 20.000 yaya saldırıya geçti. Katşan’dan (Kadisiyye) gelen Haceroğulları (İsmail’in soyu Araplar – çev.) çok sayıda atlı ve 20.000 yaya kalkan takmış öne atılarak İran ordusuyla savaşmağa başladılar. Aran sparapeti (Aran hakimi Cavanşir) kendi yiğit askerleriyle onların (Arapların) saflarından içeriğe saldırdı, kendi düşmanlarından ikisini yere indirdi ve kendisi üç yerden ağır yara aldı. Düşman onu kuduz kinle nehre kadar takip etti, o ise saldırıları defedip nehri yüzerek geçti” (İstoriya Agvan Moisey Kagankatvatsi, Perev. s drevnearm. K. Patkanova, SPb 1861, s. 111).
İkinci savaş 642 yılında Nihavend yakınlarında cereyan etmiş ve Araplar birkez daha zafer kazanmışlardır. Üçüncü ve belirleğici savaş ise bizzat Sâsânî başkenti Ktesfon (Medain) yakınlarında olmuştur. Bu savaşta Sâsânî başkenti Arapların eline geçmiştir (İstoriya Agvan, s. 138; Taberî, I, 2322). Taberî, bu savaşta Sâsânî birliklerinin sayısını 120.000 olarak göstermiştir. Buna göre, Sâsânî ordularının merkezinde Adurbadagan (Azerbaycan) hakimi Rüstem durmakta ve onun emrinde 60.000 asker yer almaktaydı. Onun önünde 40.000’lik orduyla Calnus (muhtemelen Aran hakimi Cavanşir veya Çuvanşir), arkada ise Birzan/Borzan komutasında 20.000 birlik vardı (Taberî, I, 2249, 2258).
2. İstoriya Agvan, s. 138; İstoriya episkopa Sebeosa, Perev s drevnearm. St. Malhasyana, Erevan 1939, s. 119 (bundan sonra Sebeos).
3. Sebeos, (s. 159) Araplar’la ittifak içinde olan Doğu Ermeniyye hakiminden söz edilmektedir. Ancak Sebeos bu anlaşmanın Halife I. Muaviye döneminde olduğunu söylemektedir. Buna karşılık Musa Kalankaytuklu’da daha ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. Ona göre, “654 yılında Halife Osman, (Bizans hükümdarı) II. Konstant’a karşı olan Teodoros Rştuni’ye (Doğu Ermeniyye’nin Sak kökenli Eriştunî hanedanının Hıristiyan hakimi – çev.) Ermeniyye, İberiya (Gürcistan), Sünük (Zengezur) ve Agvaniya (Alban/Aran) üzerinde Kafkas Dağları ve Çoga (Çul/Sul) kapısına dek hakimiyeti verdi (İstoriya Agvan, s. 153-154).
4. Sebeos, s. 151-155; Musa Kalankaytuklu, Cavanşir’in babası Varaz-Tridat’ın oğluna muhalefet ederek Araplar’la yaklaşmaktan yana olduğunu yazmaktadır. Kaynağın verdiği bilgiye göre, o “kendi isteğiyle düşmana boyun eğidi” (İstoriya Agvan, s. 115).
5. Sovyet ve Batılı tarihçiler bilinçli biçimde bu adı Gelanî olarak onarmak istemişlerdir. Ancak bu adı İranî dillerde hiçbir karşılığı bulunmamaktadır. Geçmezgi, Türkçe bir ad olup, büyük bir olasılıkla Sâsânî ordusunda hizmet eden Türk komutanı temsil ediyordu. Ortaçağ Grabarcasında bu ad Geçmazgi veya Kaçmazği olarak okunmaktadır. İstoriya Agvan, s. 113.
6. Aynı yer.
7. Buradan anlaşılan bu olaylar miladi 651-652 yıllarında gerçekleşmiştir. Bkz. İstoriya Agvan, s. 115.

Hiç yorum yok: