Çarşamba, Temmuz 01, 2009

Hiç kimsin artık...

Önce sevgini kaybedersin, sonra sevdiklerini; en sonunda da kendini. Hiç kimsin artık...
Kitapların ortasına, sayfa sonlarına düşersin. Ve ancak bir dipnot olarak hatırlanır, kaynakçalara konuk olursun.
Yapabileceğin tek şey, bir satırdan fazla yer kaplamak, ötekilerin kitabında.
Yüzün yok, ellerin yok, parmakların; çilelerin, aşkların ve yaşadıkların.
Bilgi deposunda küflenmeğe başlarsın; kokarsın, bozulursun.
Çağın laneti olmak; sağladığın unvan bu.

Ne konuştuklarında varsın, ne yazdıklarında. Ne bir sevgiline oyuncak bağışladın; ne kendini bağışlattın.
Az'dın, hiç oldun. Yaşam karanlık; tedirgin, gölgeli.
Tek kurtuluş var...
Söyleme: sana, bana ve sona kalsın.

Yazıyorum...
Yazacağım, yakacağım, yırtacağım.
Bana gülen piçlerin birkaç kuşak sonrasını çökertmek için,
Elimden geleni ardıma koymamak için,
Her şeyi bulanık, karanlık resmetmek için.

Okuyacaklar...
Mahkumlar, bunun için yaratılmışlar, mevcburlar. Aralarında muhakkak biri inanacak, kanacak ve tüm çığlıkların, kurtuluş reçetelerinin arasında azar azar, lime lime yok olacak.

Yazıyorum...
Bundan bin sene sonra beni keşfedecek beyinsizlere, aptallara, pisliklere yazıyorum. Kapılarında süründüğüm patronların bilmem kaçıncı s... kuşak sonraki sürüngellerine dert, bela, azap getirmek için yazıyorum.

Ve sen, ancak seni yaralamak için yaratıldığımı unutmayacaksın.

(Dışımdakine...)

2 yorum:

ismet kara dedi ki...

bilge tolstoy'a ait bir sözdü sanırım:"bana lazım olan bir bahçe dolusu çiçek ve bir ev dolusu kitap"

velhasılı kelam dostum benim mail adresime bir bakar mısın?

Mihman dedi ki...

"dışım içimden gelir, yani gölgem kendimden" diyordu DSS.