M. ö. X-IX. Yüzyıllarda Moğolistan sahasında bir takım değişimler dikkati çekmektedir. Çin’de hakimiyeti ele alan göçebe-Çin karışımı bir hanedanlık olan Cholar, peş peşe gerçekleştirdikleri kuzey ve batı seferleri sonucunda Gobi çevresinde öteden beri varlık gösteren Türk Ti ve Hun boyları ile Proto-Moğol uluslar yer değiştirmesine neden oldu. Öte yandan aynı tarihlere rastlayan ‘büyük kuraklık dönemi’ bu kavimleri hapis oldukları coğrafyanın dışına çıkmaya zorladı. Batıya doğru harekete geçen ilk Türk kavimleri Tilere bağlı bazı boylar oldular. Onlara bazı Hun boyları da katılmışlardır. Tilerin ana kitlesinden ayrılan ilk Türk Bunturklardı. Onlar, Balkaş boylarında bulunan karma bir topluluk olan İskitleri yerlerinden oynattılar. M. ö. VIII. Yüzyılda İskitler, Kimmerlerin ülkesine geldiler. Heradot’a göre, Asya’da bulundukları sırada Massagetlerle yapılan bir savaşta yenilen İskitler Kimmerlerin yanına gelmişlerdir[1]. İskitler, önce Kimmerler’in yurtlarını ele geçirdiler. Bu durum karşısında Kimmerler Hazar Denizi ile Tuna nehri arasında bulunan geniş coğrafyaya taşınmışlardır. Ancak, İskitler peşlerini bırakmayan Bunturk kavimleri önünde ele geçirdikleri eski Kimmer yurdunda fazla duramayarak Kimmerlerin yeni yurtlarına doğru harekete geçtiler. Kimmerler, peşlerine takılan düşmanlarından kurtulmak için bir araya gelip topluca yurtlarını koruma kararı aldılar. Ancak, Heradot’a göre, yapılan toplantıda Kimmerler ikiye bölündüler. Bir kısmı savaştan, diğerleri de yeni yurtlar aramaktan yana tavır takılınca, sonuçta ikinciler kazanmış ve Kafkaslara akın etmeye başlamışlar. İskitler de Kimmerlerin huyunu iyice öğrenmiş olmalıdırlar ki, onları tarihe gömene kadar peşlerini hiç bırakmadılar[2]. M. ö. VIII. Yüzyılda Kimmerleri kovalaya kovalaya Kuzey Azerbaycan’a kadar gelen İskitler, aynı tarihte burada kendi devletlerini Sak Krallığını kurdular. Kısa sürede bölgedeki siyasi güçler üzerinde hakimiyetliklerini tamamlayarak Yakın Doğu’nun en büyük devleti haline gelen Saklar, merkezi bölge olarak kendilerine Kuzey Azerbaycan sahasını çekmişlerdir. Göçebe bir topluluk olan Saklar büyük at sürülerine ve hayvanlara sahiplerdi. Antik Çağ müellifler onları ‘at sütü içenler’ olarak tarif etmekteler. Kuzey Azerbaycan sahası otlak ve kışlak saha olarak Kafkasya, İran ve Anadolu’nun en verimli bölgesi olduğundan göçebeler burada demir atmışa benziyorlar. M. ö. 680 yılında Doğu Gürcistan, Arran (şimdiki Azerbaycan) ve Ermenistan bölgesi Sak Devleti’nin hakimiyeti altında bulunuyordu[3].
Sakların etnik yapısı hâlâ tartışma konusudur. Bu kavimlerin Hint-Avrupalı mı, Türk mü, İran kökenli mi veya bir başka etnostan mı oldukları bilinmiyor. Bunları bir kökenden kabul etmek aslında doğru değildir. Çünkü, İskitler göçler sırasında kendi yanlarına çok sayıda kabile almışlardır. İçlerinde Türk boyların oldukları da muhakkak olan İskitlerin, genel yapı itibariyle Altay – Aral arazisinde bulunan etnik unsurlar arasında bir nevi geçit oluşturdukları bilinmektedir. Türklüklerine ilişkin çok kuvvetli deliler olmasına rağmen, Türk olmadıklarına ilişkin sağlam bilgilerde bulunmaktadır. Sonuç ne olursa olsun, İskit boyları bir nevi karma yapıya sahip olup, çeşitli etnik guruplara bağlı boyları içine almaktaydılar[4].
Sakların Güney Kafkasya’da oluşturdukları devletin merkezi Saksin/Şakaşen şehriydi[5]. Şimdiki Azerbaycan’da yerleşen Saklar kendi aralarında çeşitli boylara ayrılıyorlardı. Bu boyların bazıları hakkında elimizde bilgiler bulunmaktadır. Buna göre, Sak boyları arasında: Arsaklar/Varsak, Sisaklar, Erpaklar, Utiler, Gargarlar, Pasianlar, Şamaklar, Şarlar/Saylar, Gugarlar, Sirak/Şiraklar ve Albanlar. Azerbaycan tarihçilerinin büyük bir kısmı bu boyları Türk menşeli kabul etmekteyseler de bu doğru olmasa gerek. Belki, aralarında Türk bağlantısı olan boylar vardır, ancak bunu kanıtlayacak delilerimiz bulunmamaktadır. Yine bunun gibi, Türk olmadıklarını söyleyecek kanıtlara da sahip değiliz. Biz burada, m. ö. I. Bin yıldan sonra Güney Kafkasya bölgesine iskan etmiş etnik oluşumların varlığını açığa çıkartmak açısından onların konumuna ilişkin bazı görüşlere yer vereceğiz.
Utiler
Alban kaynaklarında Uti, Ermenice’de Utuk, Yunanca’da Otena olarak geçen bu boyun menşei çok tartışmalıdır. Ermeni ve Alban kaynakları, Albanların efsanevi atalarının Kürün sağ kıyısında bulunan Uti eyaletinde oturan Utiler, Gargarlar ve Savdeyler arasından çıktığını söylerler[6]. Bu açıklamaya bakarsak, Alban hanedanlığını Uti kökenli kabul etmek gerekecektir. Bu da, Utilerin etkin bir boy olduklarını göstermektedir. Geniş sahalara yayılarak varlıklarını uzunca bir dönem sürdüren Utiler hakkında temel bazı açıklamalar ileri sürülmüştür. Bazı tarihçiler, Utileri Dağıstan kökenli ve Dağlı dillerinden birini konuşan Udinler’le özleştirmektedir. Bu görüşün karşısında yer alanlar ise, Yunan, Ermeni kaynaklarında bunlar hakkında yer alan bilgilere dikkat çekerek, daha m. ö. V. Yüzyılda Utilerin şimdiki Azerbaycan dışında Midya sınırlarında, Hazar’ın güney-batısında, Ermenistan topraklarında oturduklarını, onların buralar gelişinin de Saklarla ilgili olduğunu buna karşılık Dağıstan Udinlerinin sonradan bu bölgede ortaya çıkan küçük bir kavim olduklarını ileri sürmekteler[7]. Daha sağlıklı bilgiler ve görüşler Utilerin Saklarla birlikte bölgeye geldiklerini ve Saklar arasında oynadıkları siyasi rolden dolayı geniş arazilere sahip olduklarını ileri sürmeye imkan vermektedir. Strabon’a göre, Hazar’ın güney-batısına, Heradot’a göre, Midya’ya bağlı iki eyalete, Ermeni ve Alban kaynaklarına göre, Azerbaycan’ın Kazak-Agstafa, Karabağ ve eski Albanya eyaleti Halhal’a yerleşmişlerdir. Daha sonraki dönemlerde Utilerin Kür nehrinin sağ kıyılarında kendi adlarıyla bir yerleşim alanı kurdukları ve bu bölgenin Albanya içinde Uti eyaleti olarak yer aldığı bilinmektedir[8]. Uti eyaleti daha sonra Albanya’nın merkezi bölgelerinden biri haline gelirken, Utiler miladi sonraki tarihlerde Alban kavimleri arasında kaynaşıp kaybolmuşlardır. Bunların sonraki nesillerini kuzeyden gelen Türk göçlerine katıldıklarını ve onların arasına girdiklerini görmekteyiz. Kaynaklar, IV-V. Yüzyıllarda Uti eyaletinde artık Hun ve Kangar boylarının oturduklarını yazmaktalar[9].
Gargarlar
Kaynaklar Gargar boylarının adını Utiler’le birlikte zikretmekteler[10]. Bunların Türk olma ihtimali ağır basmaktadır. Nitekim, Gargar boylarına Orta Asya sahasında da rastlamaktayız. Ayrıca bu boya ait Orta Asya’da çok sayıda coğrafi kayıtlar mevcuttur. Sonraki dönemlerde Azerbaycan sahasında gözüken Garga/Karga boyunun bunlarla bir bağlantısı da olma ihtimali mümkündür. Alban kaynakları bunlar hakkında ilk bilgileri miladi I. Yüzyıla kadar götürmekteler[11]. Bu durum onların Sak boyu olmadığı anlamına da gelmektedir. Belki de, m. ö. V-IV. Yüzyılda batıya göç eden ilk Türk boyları Bunturklar ve Hunlarla birlikte daha geç dönemlerde Azerbaycan’a gelmişlerdir. Gargarlar, şimdiki Mil düzenliğinde yerleşerek burada Gargarey adı verilen bölgeyi yerleşime açmışlardır[12]. Yine Gargar çay adı onlara mal edilmektedir. Gargarlar, daha sonra bölgeye gelen Hun ve Sabir boylarıyla da sıkı irtibatlar kurmuşlardır. Albanya kavimler ittifakında yerini alan Gargarlar, Utilerle birlikte Uti eyaleti sınırlarını da işgal etmişlerdir[13].
Pasianlar
Bir Saka boyu olan Pasianlar’ın Ermenistan ile Türkiye sınırındaki topraklarda ve Dağlık Karabağ sahasında oturdukları bilinmektedir. Kaynaklar onların adını ilk kez m. ö. IV. Yüzyılda gerçekleşen bir olay dolayısıyla çekmekteler. Ksenefon’un aktardığı bilgiler ışığında Pasianlar bu bölgede Saklarla komşu olarak oturmaktaydılar. Onların oturdukları topraklardan eski adı Arpazos, şimdiki ismiyle Arpa çay nehri geçmekteydi. Ayrıca, Starbon daha Orta Asya’da oturdukları sırada İskitler arasında Apasiak adlı bir boyun bulunduğunu kaydetmektedir[14]. Kuzey Kafkasya’nın Çerek adlı bir deresi Basian adını taşıması bu boyun adıyla bağlantılı olarak gösterilmektedir. Araştırmacılar Pasian/Basian boylarını daha sonra ortaya çıkan iki boyun ataları olarak kabul etmekteler: Peçenek ve Balkan. Ancak her iki görüş belirsizliğini hâlâ muhafaza etmektedir. Pasianlar özellikle Ermenistan bölgesinde geniş yerleşim alanları ele geçirmişlerdir. Ermeni kaynakları VII. Yüzyılda bunlar ait Pot-Pasian bölgesinden söz etmekteler. Ancak bütün bu söylentilere rağmen, Pasianlar’ın menşei konusunda kesin bir görüş belirtmek imkansızdır. Yine de onların bir Sak boyu olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.
Şamak/İjamaklar
Saklara karışmış bir Kafkas boyu olsa gerek. Bazı araştırmacıların yoğun ısrarlarına rağmen, bu boyun uzaktan veya yakından Türklerle hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Muhtemelen Sakların zoruyla onlara katılara Kafkasya’daki yurtlarından Azerbaycan’ın Şemahı kentine gelerek burada yerleşmişlerdir. Şemahı şehrinin kurucuları da onlar kabul edilmekteler. Gerçi, Tataristan, Türkmenistan ve Harezm bölgesinde Şemak adını taşıyan bir sıra coğrafi yerler bulunsa da, bunlar Şemak kavminin menşeine dair kesin bir fikir sağlamamaktadır[15].
Arsak/Varsaklar
Sak boyları arasında yer alan Arsak veya Varsak kavminin adı XVIII. Yüzyıl kaynaklarda dahi geçmektedir. Bunların Türk olduğuna dair hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Nitekim, Arsak/Varsak boyları XIV-XV. Yüzyıllarda dahi kendilerinden en güçlü Türk boyları olarak söz ettirmekteler. Saka boyları arasında güçlü bir konuma sahip olan Arsaklar, Karabağ bölgesine gelip yerleşmişlerdir. Ermeni kaynakları eskiden beri bu bölgeden hep Arçak/Varçak diye söz etmektedir[16]. Bunların geniş bir araziye yayıldıkları bilinmektedir. Grek müelliflerinden Arrian’a göre, Orta Asya’da oturan Arsak/Arşak kavimleri İskender’e karşı çıkarak, ülkedeki ona bağlı orduları kovmuşlardır[17]. Adları geçen bu Arşaklar’ın Part Devletini kuracak olan Arşaki hanedanlığının kurucuları olsa gerek. Onların menşeine ilişkin en teferruatlı bilgiye Starbon’da rastlamaktayız. Onun aktardığına göre, “Parndaylar Meotidoydan yukarısında oturan Daylardan, Sandiya ve Parnalılardan türemişlerdir. Nitekim, Meotidoydan yukarıda yaşayan Skifler arasında Dailerin oturduğuna inananların sayısı az değildir. Denilenlere göre, Arsak soyu başlangıcını bu Daylardan almaktadır. Diğerlerine göre ise Diodot’un hakimiyetinden kurtulmak için Parfiya’yı isyana teşvik eden Baktriyalı hesap edilmektedir”[18]. Bu bilgiye bakılırsa, Arsaklar İskitler arasında bulunan Dayların türemeleridir. Bir başka yerde aynı müellif şunları söylemektedir: “Skiflerin büyük bir kısmı Hazar’dan başlayarak Daylar adlanırlar; onların doğu kısmındakiler Massaget ve Saklar adını taşırlar; geriye kalanlarına genel Skif adı verilmektedir”[19]. Bunlardan anlaşılan, İskit göçleri sırasında Arsaklar’ın bir kısmı Azerbaycan bölgesine gelirken, bir kısmı da Orta Asya’da kalıp daha sonra Part Devletinin esasını kuracak Arsakları teşkil etmekteler. Ermeni kaynakları Saka göçleri sırasında Karabağ bölgesine gelip yerleşmiş Arsak boylarından söz etmektedirler[20]. Karabağ uzun bir süre bu adla anılacaktır. Ermeni müellifleri, Albanya’nın eyaletlerinden birini oluşturan Arsak’ın 12 bölgeye ayrıldığını ve miladi başlarında burada Gargar, Uti, Hun, Basil ve Hazar boylarının oturduklarını kaydetmekteler[21]. Etnik isim olarak Orta Çağ müellifleri Varsak adlı bir Türk boyundan söz etmekteler[22]. Ak-koyunlular döneminde Varsaklar’ın isyanından söz edilmektedir[23]. Safevi devletinin oluşumunda Varsaklar’ın da önemli rolü olmuştur[24]. Bu kavimlerinde ana merkezi Karabağ bölgesi olmuştur. Muhtemelen, Saka boyları arasına karışan bir Türk kavimi olan Arsaklar daha sonraki dönemlerde de varlıklarını sürdürerek Kafkasya’da önemli roller oynamışlardır. Orta Çağ Ermeni müellifleri, bunlara istinaden Gence şehrine hâlâ Gansak/Gançak/Kansak diyorlardı[25]. Ancak, yine de bunların etnik yapısını ciddi olarak tetkik etmek gerekmektedir.
Sirak/Şiraklar
Saklara arasında bir boy olan Sirak/Şirak/Sirlerin Güney Kafkasya’ya gelişi yine bu dönemlere rastlamaktadır. Antik Çağ müelliflerinden Ptolemaus’un eserinde Saklarla I. Darius arasında cereyan eden savaşta Sirak isimli bir beyden söz edilmektedir. Rivayete göre, bu bey, Darius’u kandırarak onu çetin yollardan geçirip İskit ordularının önüne atmıştır[26]. Kaynaklarda Siraklar hakkında Saka göçlerinin başlamasından miladi VII-VIII. Yüzyıllara kadar dağınık bilgiler yer almaktadır. Starbon, Sirak/Şirak kavimlerinden çok savaşçı kimseler olarak söz etmektedir[27]. Kaynaklara göre, yerleşik hayatı benimsemiş olan Siraklar Kuban ve Kafkasya eteklerinden Azerbaycan’ın içlerine kadar geniş araziye dağılmışlardır. Miladi 49 yılında bunlar VIII. Mitridat’a Bospor çevresinde yenilmişlerdir[28]. Sovyet araştırmacılarına göre, Siraklar bu olay üzerine Azerbaycan’a akın etmişlerdir. Strabon’a göre, Kuzey Kafkasya bölgesindeki düzlük arazi Sirak Düzenliği adını taşımaktaydı[29]. Ermeni müelliflerinde Şiragatsi’ye göre, Siraklar Arsakların yakınlarında, yani Karbağ çevresinde kendilerine yurtlar oluşturdular[30]. Gürcü kaynakları ise Sirakların Azerbaycan sahasındaki varlıklarını m. ö. I. Yüzyıllara dayandırmaktadır[31]. Araştırmacılar göre, Sirak/Şirak adı Türkçe ‘ışık’ anlamındadır[32]. Daha sonraki Türk boyları arasında Sir kavminden söz edilmektedir. Bazılarına göre, adı geçen Sirlerin Sirakların torunları olması icap etmektedir[33].
Albanlar
Albanya Devleti’nin kurucu toplumu olarak bilinen Albanlar’ın tarih kayıtlarında adlarına m. ö. I. Yüzyıldan itibaren rastlanılmaktadır[34]. Tarihçiler bu boyun etnik terkibi hakkında çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Kimine göre, Albanlar İndo-Kafkas kökenli bir boy iken, kimine göre, Çeçen-İnguş menşeli, kimine göre de, Sak boylarından birdir. Yapılan son araştırmalar ilk iki görüşü geçersizliğini kanıtlarken, sonuncusu daha geçerli kabul edilmiştir. Bazıları da bunları Türk kökenli kabul eder ki bu konuda kesin bir şey söylemek henüz mümkün değildir. Ermeni, Gürcü, Alban ve Antik Çağ kaynakları Albanlar’dan hem etnik bir topluluk, hem de siyasal bir oluşum olarak söz etmekteler. İsimlerinin daha geç dönemlerde tarihe geçmesine karşılık, bütün kaynaklar m. ö. IV. Yüzyılda şimdiki Azerbaycan topraklarında Albanya isimli bir devletin varlığından söz etmekteler. Grek müelliflere göre, Albanya denilen arazi veya ülke, Büyük Kafkasya, Samur Dağlarının kuzey eteklerinden kuzey-doğuda İori ve Alazan nehirlerinin yukarı akarlarına kadar, Hazar Denizi kıyısında ise Derbent’e kadar uzanıyordu[35]. Arazi bakımından m. ö. IV. Yüzyıldan miladi VIII. Yüzyıla kadar geniş bir sahayı içine alan Albanya’nın tam olarak konumlandığı coğrafya şimdiki Azerbaycan sahasına rastlamaktadır. Etnik bakımdan ise Albanlar’ın ülke genelinde dağınık yaşadıkları ve çeşitli boylarla aynı konumda oldukları biliniyor. Albanlar’ın Saka kavimlerinin türemeleri olduğu büyük bir ihtimalle kabul edilmektedir. Nitekim, bunu bulundukları coğrafya genelinde komşularına göre farklı olmaları da kanıtlıyor. Maalesef, Albanya tarihinin yegane kaynağı ‘Albanya Tarihi’ eserinin müellifi M. Kalankaytuklu, Albanlar’ın ilk tarihi dönemleri hakkında efsanevi bilgiler vererek geçiştirdiğinden onların kimliğini tam olarak tespit etmemiz güçleşmiştir. Müellif, kitabının bir yerinde Albanya hanedan soyunun Yafes neslinden ve Sisakan (bunların Si/saklar yani Sakalar’dan bir boy oldukları biliniyor) (Sünük) kökenli Aran isimli bir hükümdardan geldiğini belirtmektedir[36]. Bir diğer yerde ise daha açıklayıcı bir bilgiye rastlamaktayız: “Doğu’nun, yani Albanya’nın naharları (eyalet hakimleri) Satinik’in soyundandır. Bu soyun temsilcileri Tiridat’ın babası Hüsrev zamanında Basil ülkesinden gelmiş yiğit adamlarla akraba olmuşlardır”[37]. Basiller, Türkler’den bir boy olarak gösterilmektedir[38]. Ancak, M. Kalankaytuklu’nun aktardığı bu malumat, miladi 215 yılı sonrasına rastlamaktadır. Oysa, Antik Çağ müelliflerinden Arrian, m. ö. IV. Yüzyıldaki bir olayı aktarırken Albanlar’ın adını çeker. Ancak, bu bilgi bizleri yanıltmamalıdır, çünkü Albanlar hakkında ilk ciddi bilgiler m. ö. I. Yüzyılda başlar. Yine de Albanların bölgedeki varlığını belirlemek adına Arrian’ın açıklaması dikkate alınmalıdır. Albanlar’ın Türkçe ‘Alp/an’ adını taşıdığından yola çıkan bazı araştırmacılar, bunların Türkler’den bir boy olabileceği üzerinde karar kılmışlardır. Albanya, 26 dilde konuşan farklı etnik toplulukların bir araya gelerek veya Alban kavimlerinin siyasi baskısı sonucunda bir çatı altında toplanarak kurulmuş bir devletti. Bu durumu göz önüne alırsak, Albanya boyları arasında çeşitli etnik guruplara mensup çok sayıda topluluk bulunuyordu. Köken, olarak Albanya Devleti tahtına üç farklı hanedanlık geçmiştir. I. Yüzyılda Albanya'da hakimiyete gelen Arşaki veya Arranşahlar hanedanlığından önceki hükümdarların kimliği bilinmemektedir. Arşaki hanedanlığının tahtını ise Sâsânî asıllı Mehranîler işgal etmiştir. Albanlar’ın diğer kavimleri kendi siyasi idareleri altında derleyip toprakladıklarına bakılırsa oldukça güçlü bir boy olmaları icap etmektedir. Eğer, Barsillerle akrabalıkları göz önüne alınırsa bunların sürekli olarak kuzeyden gelen göçebelerden destek aldıkları bilinmektedir. Bu durum karşısında Albanlar’ın Saka boylarından biri olduğunu ve bu kimliklerinden dolayı Türkler’le yakın ilişkilerde bulunduklarını ortaya koymaktadır. Nitekim, sonraki dönemlerde kuzeyden gelen Hun, Ogur, Sabir, Hazar göçleri karşısında Albanlar çok tepkisiz kalmışlardır ve gelenler rahatlıkla Alban toplulukları arasına karışarak bölgede kendilerine yerleşim alanları oluşturmuşlardır.
Sonuç
Sonuç olarak İskitya’nın etnik yapısı oldukça katışık olup, hiçbir biçimde homojen değildir. İskitler veya Sakların irili ufaklı çeşitli etnik kesimleri kendi aralarına alarak birden fazla devlet kurduklarını kabul etmek bu durmda uygun tesbit olarak gözükmektedir.
Kaynaklar ve Notlar
[1] Geradot, IV, 11;
[2] Geradot, IV, 11; İ. Durmuş, İskitler, s. 64;
[3] Bu hususta bak. F. Kırzıoğlu, Kars Tarihi, İst. 1953, c. I. Müellifin Sakların menşeine ilişkin anlattıkları bazı konular bilimsel açıdan pek sağlıklı kabul edilemez.
[4] S. İ. Rudenko, Gornoaltayskie naxodki i skifı, M.-L. 1952;
[5]Bu şehrin şimdiki Gencebasar bölgesi olduğu söylenilir. Bazılarına göre de Şeki olmalıdır. Bkz. İ. M. Dyakonov, İstoriya Midii, s. 103;
[6] M. Kalankaytuklu, I/4; M. Horenli, II/8;
[7] Bu tartışmalar için bkz. A. Z. V. Togan, Umumi, s. 192; G. Geybullayev, Azerbaycan Türklerinin Teşekkülü, s. 42-47; aynı müel, Azerbaycanlıların Etnik, s. 53-54; F. Memmedova, Albanya, s. 91-92; Bunlar arasında Marr, Dağıstan asıllı Udinlerin miladi önceki yıllarda şimdiki Ermenistan toprakları içinde yer alan Divin yakınlarındaki Gökçe Gölünün güneyinde bulunan Güzel Dere adlı bölgenin Nig/Nik köyünden buralara dağıldıklarını söylemektedir. Bunlar Azerbaycan’a yerleştileri sahalara da bu adı vermişlerdir. Şimdiki Kabala bölgesinin Nic köyünün sakinleri Dağıstanlı Udinlerden oluşmaktadır. Bkz. N. Ya. Marr, İzbrannıe rabotı, M. –L. 1937, t. IV;
[8] Starbon’a göre, bu eyalet doğuda Paytakaran’la (Beylekan), güneyde Arsak’la (Dağlık Karabağ), kuzeyde Kura nehriyle, batıda ise Albanya ile İberya sınırındaki topraklara kadar uzanmaktadır (Geografya, XI/f 14, f 71). Alban kaynakları, eski şehirlerden Ayniana, Kani, Anariaka, daha sonra ortaya çıkan şehirlerden Halhal, Sogarn ve başkent Berde’nin Uti eyaleti sınırlarında bulunduğundan söz etmekteler (K. V. Traver, Oçerki po istoriyi i kulture Kavkazskoy Albanya, M.-L. 1959, s. 143-144; F. Memmedova, Albanya, s. 90-91;)
[9] M. Horenli, II/85; F. Memmedova, Albanya, s. 91;
[10] M. Horenli, II/8;
[11] Bu boyların kalıntıları bulunan bölge ve coğrafi sahalar hakkında Arap müelliflerinden İbn Hurdadbih’te bilgi vermektedir. Ayrıca bkz. M. Kalankaytuklu, I/27;
[12] Oçerki istorii SSSR: III-IX vv, M. 1958, s. 303;
[13] M. Horenli, II/8; M. Kalankaytuklu, I/4;
[14] Starbon, Geografya, XI/8, 8; G. Geybullayev, Azerbaycanlıların Etnik, s. 55;
[15] Azerbaycan Tarixi, s. 212; G. Geybullayev, Azerbaycanlıların Etnik, s. 55-56;
[16] M. Seyidov, ‘Qarabağ’ ve ‘Arsaq’ sözünün etimoloji tehlili’, Azerbaycan Filologiya Meseleleri, Bakı 1983, s. 142-150;
[17] Drevbie avtorı o Sredney Azii, Taşkent 1940, s. 90;
[18] Strabon, Geografya, XI/2-3;
[19] Starbon, Geografya, XI/82;
[20] M. Horenli, 66;
[21] F. Memmedova, Albanya, s. 94;
[22] Aşık Paşazade, Tarih, İstanbul 1322, s. 232, 265;
[23] Aynı eser, s. 318;
[24] Ahmed Kesrevî, İran ya zeban bustan Azerbaycan, Tahran 1131, s. 22; M. S. İvanov, Oçerki istorii İrana, M. 1952, s. 59; İ. P. Petruşevskiy, Sbornik statey po istorii Azerbaydjana, Vıp. I, Baku 1949, s. 229;
[25] M. Seyidov, Azerbaycan halqının soy kökünü düşünürken, s. 47;
[26] Drevnıe avtorı, s. 34-35;
[27] Strabon, Geografya, XI/5, 8;
[28] V. B. Vinogradov, ‘Sirakskiy soyuz plemen na Severnom Kavkaze’, Sovetskaya arheologiya, 1965, N: 1, s. 108;
[29] Strabon, XI/5, I;
[30] A. Şiragatsi, Coğrafya, Erevan 1963;
[31] Kartlis Tsxovreba, s. 25-27;
[32] M. Seyidov, Azerbaycan halqının, s. 55;
[33] S. E. Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti, M.-L. 1951, s. 6, 61, 64; M. Seyidov, Azerbaycan halqının, s. 57-58;
[34] Azerbaycan Tarixi, Bakı 1994, s. 146;
[35] Strabon, Geografya, XI/4, 1; Ptolemey, Geografya, V/8, 7; V/11, 1;
[36] M. Kalankaytuklu, I/5, 17;
[37] M. Kalankaytuklu, I/9, 20;
[38] Y. Djafarov, Gunnı i Azerbaydjana, Baku 1985;
3 yorum:
değerli bir çalışma olmuş..bunu kaydedeceğim..
Yorum Gönder