Cumartesi, Mayıs 27, 2006

Masamdakiler - I


Sevgili dostum ve kalem arkadaşım Ahmet Bey, Aşkabat'tan her dönüşünde beni sevindirecek ve hatta mutlu edecek kitapları bulup getirmeyi ihmal etmez. Bir ülkeden diğerine kitap taşımanın külfeti çekilecek gibi değil. Ama bir kitap sevdalısı için bu çile bir "sevgili nazına" benzer. 7 yıl aradan sonra ülkeme gittiğimde annebaba ziyaretinden önce kitapçıları dolaşmıştım. Bir ayda harcamam gerekeni daha o gün tükettim. İşin kötüsü hayatımda asla pazarlık yapamam; bir şeyin fiyatı neyse verir alırım. O kadar kitap almama rağmen şerefsiz satıcı "hadi bu da benden olsun" demedi ya, en çok buna üzülmüşümdür. Yaşamım boyunca hal ehli bir tüccara denk gelmedim. İşin kötüsü ihtiyacım olan şeyleri de hep bu türden tüccar bozuntusu insanlardan almışımdır. Ama her şeye rağmen bugün aldığım kitapları elime alıp baktığımda çok mutlu olurum. Bende, birde kitap fetişizmi var. Kitaplar sevgililerim. Sevişirim onlarla; koklarım saatlerce. Aldığım her kitabı ortadan açıp sayfalarını koklarım, köpek gibi, bir it gibi. Evet, kitaplara köpeklik yapmaktan utanmadım hiçbir zaman.

Neyse, sevgili Ahmet'in sayesinde çırakla arasam bulamayacağım birkaç kaynağa kavuştum. Kitaplar Türkmenistan'da Türkmence basılmış. Türkmence nefis bir dil. Türkçenin eskicil birçok özelliklerini hâlâ yaşatmakta. Türkmence, İran ve Kafkasya sahasında konuşlulan Azerbaycan Türkçesi, Anadolu ve Balkanlar'da konuşulan Türkiye Türkçesi ve Moldova'daki azınlık Gaguzların konuştuğu Gagauz Türkçesi ile birlikte Oğuzca'nın bir kolunu oluşturmakta. Hafif bir kulak aşinalığı ve bazı harfleri tanımakla rahatlıkla okunulabilecek bir dil. Türkmenler büyük bir kültür hizmeti başlatmışlar. Türk tarihiyle ilgili eski tarihi kaynakları Türkmence'ye tercüme edip sırasıyla yayınlamaktadırlar. Bunların bazıları da Ahmet sayesinde bana ulaşmakta. Son gelişinde sağolsun yine birkaç kitap getirmiş.

Bunlardan biri Gazneli döneminin, yani XI. Yüzyıl müellifi Muhammed Utbî'nin "Tarih-i Utbî" veya "Tarih-i Yemüni'd-devle" adıyla meşhur dünyaca ünlü bir eser. Eser, şanına yakışır bir biçimde basılmış. Zamanında Karahanlılar üzerine çalışırken aylarca arayıp da bulamadığım eserin bu şekilde elime geçmesi çok garip. Eser dili Arapça. Oldukça süslü ve ağır bir dili var. O yüzden tercümesi tam bir zanaat isteyen bir uğraştır. Ancak Türkmence'ye tercüme eden Atamurat Sarıyev bu işi aynı ustalıkla yapmış. Kısaca her tarihçinin kendi kitaplığında olmasını isteyeceği türden bir baş yapıt. Eserin önemi, dönemin tarihine ışık tutacak ender kaynaklardan biri olmasındadır. Bildiğim kadarıyla eser ilk kez Mısır'da Meninî diye bir araştırmacı tarafından basılmış. Bendeniz de Karahanlılar çalışmamda sevgili Kalayanî dostum tarafından bu neşrinden yararlanmıştım.

Diğer bir kitap ise ünlü Ortaçağ İslam müellifi Raşideddin Vatvat'ın kaleminden çıkmış. "Resmi Hatlar" adıyla yayınlanan bu eser İslam tarihinin ilk resmi divan yazışmalarının bir çeşit tutanakları hükmünü taşımaktadır. Vatvat, kendisi XII. Yüzyıl müellifidir. Eseri Horezmşahlar döneminin diplomatik yazı örneklerini bize sunmaktadır. Bu eser sayesinde İslam tarihinde ilk kez bir devletin gizli tutanaklarının içeriğini öğrenmiş olmaktayız. Gerçi kendisinden önce birkaç örneği bulunsa da Vatvat'ın eserinin önemi tam ve eksiksiz oluşundadır. Kitapta tamıtamına 121 mektup, menşur ve resmi yazı örneği bulunmaktadır. Eşsiz bir eser.

Diğer bir kitap ise çok az Türkologun yazmaya cesaret edebileceği bir konuyu işlemiş: etimoloji. Yazarı benim de tanıdığım, bildiğim ve rahmetle anacağım bir isim: Soltanşa Ataniyazov. Eserinin adı "Türkmen Dilinin Etimolojisi". Dev bir eser. Türkmen dilçiliğinde bu alanda yazılmış belki de tek eser. Yani bir dilin kelimelerinin tarihi. Türkiye Türkçesi açısından da değeri bir yapıt aynı zamanda. Çünkü Anadolu Türkçesindeki hemen hemen Türkçe bütün sözcüklerin kökenine bu kitapta rastlamak olasıdır. Nitekim kitapta, bir sözün diğer Türk dillerindeki okunuşlarına da yer verilmiş. Etimolojik bilimi açısından eserin eleştirilecek bazı yönleri olsa da bu alanda bir ilk olduğundan taktirle karşılanmalıdır. Belki yazar bu alanda Alman Türkologlarından Gerhard Dorfer'in devasa nitelikteki eserini görmüş olasydı, bazı eksikliklerini giderebilirdi. Öyle sanıyorum, yazarı çalışmasında yanlış yöne sapmasını sağlayan Ermeni Türkolog Sevortyan'ın şimdilerde 6. cildi yayınlanan Türk Dillerinin Etimoloji Sözlüğü eseri olmuştur. Çünkü bu eserinde Sevortyan, Türk dilleri için ortak dil olarak Türkmenceni esas almıştır ki, bu da onun yöntem olarak yanılmasına yol açmıştır. İlginç olan, Türk dillerinin ortak bir etimoloji sözlüğünü yazma girişiminin bir Ermeni Türkolog tarafından yapılmasıdır. Bu yüzden ona şükran borçlu olduğumuzu da unutmayalım.

Evet, bu tarafımdan paha biçilemez eserler masamın süsü konumundalar. Ne diyelim Allah devamını getirsin. Ve Allah, sevgili Atmet' sık sık Türkmenistan'a gitmeyi nasip etsin.

Hiç yorum yok: