Bilinen herhangi bir şey, onu bilene, her zaman sistemli, kanıtlanmış, uygulanabilir ve doğruluğu besbelli gibi görünmüştür. Her yabancı bilgi sistemi de, aynı biçimde çelişkili, kanıtlanmamış, uygulanamaz nitelikte, hayali ya da gizemli görünmüştür.
Ludwik Fleck (Polonyalı)
2 yorum:
Benzer bir konudan bir BURKE yazısında da bahsedildiğini hatırlıyorum.O daha çok bilinene sahip çıkmaktan bahsediyordu.
Tarih eğitimiyle ilgili görüşlerinde yöneticlerin siyasi geleneklerden kopmasını eleştiriyordu.O bilinen, uygulanabilirliği gerçekleşmiş sistemlerle ilgiliydi daha çok.
Kuramcılarınsa yeni bilgi sistemlerini kendini toplumdan izoleymiş gibi sunduklarını ve sadece dönem konularını kullanarak tarihsel genellemeler yapma hatasında olduklarını söylüyordu.
Ona göre güzel olan ne kadar ilgi çekici ve zevk verici görünüyorsa, belirsiz ve kokrunç olan da o kadar zevk vericidir.Ve siyasi gelenekten yana olan Burke yöneticilerin yeni bilgi sistemlerine ve yeni yöntemlere ilgisi olduğunda bunu bilinmeyenden alınan hazla bağlantılı buluyordu(Kitabın adı Sublime and Beautiful).
Burke de böyle düşünmüş.
***
Skolastiklerin "Anlamak için inanıyorum"u ve sonrasında "İnanmak için bilmek"lerini düşünürsek bizim yaptığımız daha çok her bilmediğimizi ütopya sanmak, her yabancı adamı deccal sanma paranoyasında olmak ve her yabancı dili de bir latin büyüsünün sihirli sözcükleri sanmak.
***
Resimde "Bu tablo hayal değil" derken tablonun adı da "Hayal" olsaydı. Bu tablo hayaldir ama hayal değildir derdik :p
Secgili Banu, teşekkürler.
Belki bu bir pipo değildir derdik...
Yorum Gönder