Pazartesi, Şubat 20, 2006

Baştan Çıkarıcının Günlüğü


Soren yamuk bakar dünyaya. Gözleri mi bozuk? Sadece gözleri mi? Yamalı bir vücut onunkisin. Dalları kırılmış bir ağacın hazan mevsimi Kıerkergaard. Yani biraz ben, biraz başkası...

Hayali kadının elinde bir şebek. Kalemiyle kendi kadınının heykelini yontuyor. Bizim Ferhat misali. Ama, Ferhat kadar cesur değil. O, daha çok “fuzulî” işler peşinde.

Kuhiken künt eylemiş bir taşı bin tırnak ilen

Ben koparıp atmışam, bin taşı bir tırnak ilen

(Anlamı: Ferhat, bir taşı yontmak için bin defa tırnaklarını kırmış; Ben ise (yani Fuzulî) bin taşı bir tırnağımla kırmışım).

Soren de, öyle! Tasvir kırıcı. Hazar Leon’un geride kalan bir parçası. Bir düş avcısı. Düşler arası yolculuklar yaparak İsa’yı yaratmakta. Onun Şirin’i Cordelia. Kral Lear’ın üçüncü kızının da adı aynı zamanda. Ama gerçekte yok böyle birisi. Olmamış, olmadı, olmayacak da. Onun tutkusu Bkowski gibi tavladığını becermek değildir. “İnsan kendini sınırlamalı” diyor, “tüm zevklerin ana kuralıdır bu”.

Ya! Bir beyaz örtü üzerinde sevgilinin yakasını açacak günün hayalinde değil o. Başkası elinden almasın diye sevgilisini içinde saklayanlardan biri Soren. Yani, düşünen, yazan, gizleyen bir kabuk. Kendi tılsımını kendi teniyle ören bir ucube. Belki de vücudu bu yüzden yamuktu.

Ve ve ve…

“Sana açacak bir sırrım var, sırdaşım benim. Kime açsaydım bu sırrı? Yıldızlara mı? Onlar soğukturlar. İnsanlara mı? Anlamazlar”.

İşte Soren. Bizim baştan çıkarıcımız.

Hiç yorum yok: