Perşembe, Şubat 23, 2006

Dreyfus

Aydın, ticaret kervanının zincire vurulmuş kölesi. Azgelişmişlerin gelişmişlere ihraç ettikleri meta. Yurtsuz ve namussuz. Tükürükle yoğrulmuş hamurun boğazımıza dürtülen çiğ lokmaları.

Sartre, “salt kendilerine yönetilen suçlamalara bakılacak olsa, aydınların çoğu büyük suçlular olmalı” diyor. Doğru, “bizimki bozgun, sizinki zafer”. Düşünür çağımızın el bebek, gül bebeği. Şımarık, terbiyesiz, hokkabaz. Gezegenimizi yok edecek en büyük tehdit. İnsan toprağın oğlu, aydın ateşin.

Dünya aydınların tapınağı. Usun yarattığı son bomba. Dogmalarını unutan beşer, kendi kendini tiksindirmeyi meslek edindi. Onu şımartan burjuvazi. Aydının kapitalin köpeği olduğu doğrudur. Tasmalı ve benekli hayvan, her gördüğüne saldırır, sahibinden başka. Kulübeyi dergah sanan zeka, söylemin kapılarını yatak odasına ve mutfağa açtı. İki ayaklıların medeniyeti lağım kokuyor.

Dreyfus, boğuşan bir yaratıktı. İnsana, ahlaka, düşünceye, dine ve en önemlisi zihne vurulan kamçıydı. Putları yıkmadı, okşadı. Aydını insanlığın markası yapmakla vahyini tamamladı. Marksizm ilke olarak ahlak düşmanı. Dreyfus, bu ilkeyle kafasını bozmuş. Bu yüzden ahlakın
ismi geldiğinde pantolonunun önünü ilikliyor. İnsan, bir şeyi küçümserken uzuvlarına gönderme yapar. Onu, cinsel büyüteci altına alır. Ahlak kadar, ahlaksızlığı da kendi bedeninde arıyor, zavallım.

Herkes keşfedilmeyi bekliyor. Büyük, küçük, hayvan, eşya, kısaca her şey. Özgür Dünya zır-zopların, tuhafların, Tarzanların, çiğlerin ve adamcılların üzerine kumar oynadıkları yuvarlak masa. Muzafferlerin ödülü beyni boşaltılmış kadın. Dünya eskisinden daha fazla erkeksi ve erkeğin. Kadın hakları, kapısı sokağa açılmış haremin erkeksi kuralları. Kediler ve köpekler masallarımızdan kucağımıza fırlatıldı. Hayvan sevgisi, hayvan soykırımına dönüştürüldü.

Dreyfus kuru bir gürültü. Filozofların torunlarını baloya doldurdu. Ahlakın içi sapıklar tarafından boşaltıldı. Aydın, çağın hortumcusu. XIX. Yüzyılın son çeyreğinde beyni dölleyen kanser zeka üretmeye başladı.

İnsan dindar bir domuzdur. Kendi tükürdüğünü yalamakla beslenir. Marleau-Ponty, dünyaya katılışımız diyor buna. Bizim mi dünyaya, dünyanın mı bize katılışı? Anlamak zor değil, zor olan anlamak. Dreyfus, ciğeri kediye yükleyen kahraman. İncili ateşe attı, İsa’yı ahıra tıktı. Havarilerinin ihanetine alışık peygambere bir de ölüler sırıtıyor. Ahret zebanilerin, dünya dinozorların gözetiminde. Kahraman olmak çarmıha gerilmek değildir, podyumlarda el sallamaktır.

Dreyfus, demirden bir akıl. Tufandan beri insanın yarattığı en büyük sığınak. Varsında dünyayı sel götürsün; insan, soyunu Mars’a, Venüs’e uçurmanın hayalinde.

Şimdi azacık susayım.

Hiç yorum yok: