Pazar, Şubat 26, 2006

Çağdaş İktisat Söyleminin Oluşum Süreçleri: Cantillon ve Condillac


Gadamer, Hakikat ve Yöntem adlı eserinin bir yerinde felsefe felsefe bilgisi ile bir ve aynı şey değildir der. Tıpkı, bilgi ve bilim’in aynı olmadığı gibi. Bunun gibi de, iktisat’la ekonomi yaşam veya iktisadi hayat aynı şey değildir. Çağdaş ekonomi dengesizlikler, düzensizlikler, çalkantılar ve en önemlisi belirsizlikler üzerine kurulmuştur. Söz gelişi, kabaca Osmanlı ekonomisini hatırlayalım. Osmanlı’ya göre, ekonomi yaşam sabit olmalıdır. Buna göre de toplumsal düzen değişmez olarak addedilmektedir. Bütün klasik iktisat anlayışlarının temelinde bu vardır. Ancak modern süreçte, özellikle de XVIII. Yüzyılda Batı’daki ekonomi söylem değişmeye başladı. Kapitalizmin özünde sabitlik bulunmaz ve kapitalizm sabit olana, düzen (ilahi düzene) karşıdır. Kapitalizm devingen bir yaşamı esas edinmektedir. Örneğin, ülkemizde yaşanan en son ekonomik krizin küçük bir siyasal tartışmadan patlak verdiğini hatırlayalım. Veya, günümüzde piyaslar bu kadar durgun ve tüccar bu kadar yakınırken, ekonomik verilerin süper bir gösterge izlemesini dikkate alalım. Bu modern ekonomik söylemin özünde var olan bir belirsizlik söylemidir.

Çağdaş ekonomi anlayışının kurucusu Cantillon’dur (öl. 1734). Onu ise Condillac izlemiştir. Cantillon ekonomi söyleşim daha yeni oluşum geçirdiği günlerde geleceğe dönük, “belirsizliğin ve bilgisizliğin at koşturduğu bir dünya gerçeğini, her şeyin özü olarak iktisada sokmuştur”. Cantillon, burada yeni gelişmekte olan burjuva tacirini gözlem altına almıştır. Kapitalizmle birlikte ticaretin şekil değiştirmesiyle tüccar kimliği de değişime uğradı. Klasik düzende olduğu gibi tüccar bir aracı olmaktan çıktı, bizzat o, belirleyen hale geldi. Cantillon’a göre, ekonomide bu belirsizliğin kaynağı bizzat tüccarın kendisi olmuştur. Tüccar, günlük piyasada çiftçiden malı belirli bir fiyat üzerinden satın almaktadır. Çiftçi, tüccarın önerdiği paranın yeterliliğini ölçmekte pek sağlam dayanamaz. Çünkü, çiftçi tüccarın önerdiği parayı diğer olanakları göz önüne aldığında yeterli bulmaktadır. Ancak, tüccarın çiftçiden aldığı malın fiyatı belli iken, bu aşamadan sonra alınan malın fiyatı belirsizleşir. Tüccarı buna iten, hatta onu buna motive eden, teşvik eden şey bu belirsizlik karşılığında elde edeceği kârdır. Burada belirsizliği ortaya çıkaran şey, tüketim mallarına şehirdeki her tülü dalgalanmaların önceden belli olmamasından ileri gelen belirsizliktir. Tüccar her zaman için şehri göz önünde bulundurmaktadır. Ekonomi düzen şehrin var ettiği bir düzendir. Köy veya köylü şehir için vardır. Öte yandan politikanın nabzı şehirde atmaktadır. Devleti devlet yapan ilk şey başkenttir. Başkent veya şehir düşünce o devlet resmen ortadan kalkmış oluyor. Şehri ise yaşam olarak dalgalanmaya bırakılmıştır. İşte tüccar bu dalgalanmayı ölçü alarak aldığı malın fiyatını belirsiz tutnamktadır. Ekonomi söylem şehirli veya şehir merkezli söylem olduğundan, bu durumda ekonominin özü de belirsizlik olmaktadır. İşte Cantillon, yapılanmakta olan çağdaş yaşamın merkezinde yer alacak ekonominin bu yapısını dahiyane biçimde görmeyi başarmıştır. Denilebilir ki, sabit bir fiyat üzerinde alınan malın belirsiz bir fiyattan satılması, ki bu alınan mala biçilen fiyattan düşük de olabilir ve bu mümkündür, tüccarı ticaretten vazgeçirmez mi? Geçirmez, aksine teşvik eder. İflas, ticarette düşünülecek en son şeydir. Tüccar her zaman kâra odaklıdır. Belirsizlik de onu ticarete teşvik etmektedir. Nitekim Cantillon der ki, belirsiz fiyat unsurunun beraberinde taşıdığı riskin bireyin ticari yaşamını devam ettiren, onu motive eden temel ve itici bir güçtür.

Cantillon, burada bir şeye daha dikkat çekmektedir: müşteriye veya bireye. Denilebilir ki, bu belirsizlik müşterinin veya insanları rahatsız edebilir? Mümkündür ve etmektedir de. Ancak, bundan önce müşteri kendi pozisyonunu gözden geçirmelidir. Pekala, müşteri tüccar seçebilir ve bir tüccarı diğerine tercih edebilir. Müşteri ile tüccar arasında bağlayıcı şey, maldır. Müşterinin de alacağı malı seçme özgürlüğü bulunmaktadır. Müşterinin bu seçme özgürlüğü, tüccar için belirsiz fiyat uygulamasında belirleyicidir. Yani bir tarafın özgürlü, diğer tarafın korkusuna neden olmaktadır. Bu korkuyu gideren şey de belirsizliğin ta kendisidir. Tüccar gayet iyi bilir ki düzenli olarak kendisinden alışverişte bulunan müşeteri onu bırakabilir. Bu tüccar için zaten bir risktir. Bunun içinde tüccar, müşteriyi değil belirsizliği göz önünde bulundurmaktadır. Bizim burada belirsizlik olarak belirttiğimiz şeye Candillon ex ante, yani olay öncesi demektedir. Bu şu demek, malın piyasaya çıkana kadar tayin edilememiş fiyatıdır. Ürün, üreticisinden belli bir fiyattan alınıp tüketicinin önüne çıkana kadar belirsizlik süreci geçirmektedir. İşte ürüne fiyatını veren bu süreçtir. Bu sürece, Candillon olay öncesi demektedir. İşte burada Candillon, düşünceye atıfta bulunmaktadır. Belirsiz olan şey nedir? Bilgisizliğin ta kendisidir. İşte tüccarın fiyat belirlemesi bireylerin zihinlerindeki bilgisizlik sürecinde gerçekleşmektedir. Belirlendiği anda, olay yaşanmıştır ve bilgisizlik giderilmiştir. İşte, ekonomi bu denli birbirini doğrudan etkileyen bir süreçle bağlantılıdır. Basit gibi görüne bu ürün alma, işleme ve fiyatlandırma faaliyetleri aslında bütün toplumsal, siyasi, sosyal dengeler üzerinde kurgulanmaktadır.

Cantillon’un eseri ölümünden 21 yıl sonra, yani 1755 yılında yayınlanmıştır. Bu eserin basımının devamında geçen 21 yıllık bir sürede kayda değer en önemli iktisat eseri Condillac’a aittir. Condillac (1715-1780) ünlü eserini 1776 yılında yayınlattı. O, Cantillon’un görüşlerini daha geniş bir perspektif içinde değerlendirdi. Condillac, öncelikle, tam bilgiye karşı çıktı. Ona göre, ekonomide tam bilgi ve kesinliğe dayalı objektif değer yoktur. Varsa da yoktur. Bunun nedeni, faydada, insani karar ve eylemlerin değişiminde aranmalıdır. İnsanın kararları, tutkuları, düşüncesi devamlı değişmek zorunda olduğundan bilgisi de değişmektedir. O halde haliyle ekonomi anlayışta değişmektedir. Bu yüzden kesinleşmiş bir objektif değerin devamlılığı söz konusu olamaz. İşte belirsizliğin en belirleyici kaynağı bu; Condillac’a göre. O, bu görüşünü, insanın tutku, hataları, gelneklerinin varlığından yola çıkarak oluşturmuştur. Ekonomiye ayar veren de bu belirsizliktir. Ancak, Condillac’a göre, ekonomideki bu belirsizlik günlük bireyin yaşamında gözlemlenen değişmelerden ileri gelmemektedir. Buradaki değişim tekil insani olguların üzerinde duran genel insani olgulardır. Politika gibi, devlet siyaseti gibi. Condillac bu yüzden eserinde devlet-ticaret diye bir bölüm yazmıştır. Ona göre, politik uygulamalardaki değişimler ticari dengelerin değişmesinde önemli, daha doğrusu hayati bir unsurdur. Politik istikrarsızlık işadamında da istikrarszılığa yol açmaktadır. Caondillac söylemese bile, bir sorunun yanıtnı vermemiz için bize kayanklık etmektedir. Ekonominin veya işadamının politikanın dışında kaldığı görüşünün saçmalık olduğunu söylemeye bize yardımcı olmuştur. Şu konuya dikkat çekelim: burjuvazinin (tüccar sınıfın) ciddi anlamda politik hak iddia ettiği olay 1789 Fransız devrimiyledir. Candillon ve Condillac eserlerini bu olaydan çok çok önce yazmışlardır. Onlar gayet iyi biliyorlardı ki, kendi ticari ilişkilerini korumak için tüccar politik sürece karışmak zorundadır ve hatta bunun belirleyicisi olmak zorundadır. Burjuvazini politik söylemin içine çeken şey ekonomi söylemin ağırlığı olmuştur.

R. Cantillon, Essai sur la Nature du Commerce en Général, 1755
Abbé de Condillac, Le Commerce Le Gouvernement, 1776.

Hiç yorum yok: