Cuma, Haziran 09, 2006

ÇAĞDAŞ İKTİSAT SÖYLEMLERİNİN OLUŞUM SÜRECİ


ÇAĞDAŞ İKTİSAT SÖYLEMLERİNİN OLUŞUM SÜRECİ:
ADAM SMİTH - 1


Marksist kuramın ve özellikle de Das Kapital’in ekonomi kritiğinin temelinde yer alan iki isimden biri A. Smith; diğer David Ricardo. Bu ayardaki yazılarımın ilkinde Çağdaş İktisat Söylemlerinin kurucuları gibi Cantillon ve Condillas’tan söz etmiştim. Söz konu bu iki isim, İktisat Tarihi ve Felsefesiin göz ardı ettikleri önemli isimlerdir. Marksist söyleme göre, Çağdaş Batı üç temel üzerine oturmaktadır: Klasik Alman Felsefesi; Fransız Ütopik Sosyalizmi ve İngiliz Ekonomisi. Benzer türden bir tasnife diğer düşünürlerde de rastlanılmaktadır. Buradan çıkarılacak sonuca göre, Çağdaş Batı ve onunla birlikte Çağdaş İktisat ve Dünya ekonomisinin temelelri İngiliz iktisat anlayışına dayanmaktadır. Yani paranın kasası nerede olursa olsun; bu kasanın zeka anahtarları Britanya adasındadır. Ünlü bir iktisat söylemleri tarihçisi T. W. Hutchison A. Smith üzerine yaptığı değerli bir çalışmasında (Before Adam Smith: The Emergence of Political Economy 1662-1776, Oxford – New York, Blasic Blackwell 1988), çağdaş iktisat anlayışının neden Smith’le başladığının sorgulamasını yapmaktadır. Şöyle der eserinin bir yerinde (s. 380-381): “şayet, Boisquilbert, Cantillon ve özellikle Condillac’ın görüşleri İngiliz klasik düşünce sistemi tarafından büsbütün gözardı edilmeyesdi; insanın kamil bilgisi ve geleceğine ilişkin bekleyişlerin doğru olarak gerçekleştiği varsayımları üzerinde bu denli kafa patlatılmasaydı; Cliffe Leslie, Keynes, Shackle ve diğerlerinin protestolarının bir anlamı kalmaz ve XX. Yüzyılın dengesizlikleri, dalgalanmaları önünde iktisat teorisi daha adamakıllı bir görünüm kazanıdı”. Hutchison bu yorumunda haksız sayılmaz. Gerçekten de bir Condillas dururken neden Çağdaş İktisat A. Smith’le başlamıştır. Bu kurt tuzağının altında ne türden bir bit yemi bulunmaktadır. Bunu öğrenmenin yolu da Çağdaş İktisat söylemlerinin içinden geçmektedir. Nitekim, Foucault’un açıklamasıyla: “canavarlar, cinslerin kendilerinden daha başka bir doğa’dan değillerdir”. Ancak ben burada bu soruyu yanıtlayacak değilim. Çünkü bu soruyu yanıtlamak için önce Çağdaş İktisat Söylemleri konusunda birkaç durak mesafe almamız gerekecektir. Bu yüzden direkt olarak Çağdaş İktisat söylemlerinin babası A. Smith’in iktisat, bilgi ve felsefe kuramları üzerinde duralım.

İktisadın Korkak Çocuğu
Beri baştan söyleyelim: buradaki görüş ve düşüncelerimiz A. Smith’in kayda değer en önemli eseri History of Astronomy yapıtına göndermede bulunacaktır. Eser bir teoriler kitabıdır. Bugünkü anlamda bu teorilerin bazıları Çağdaş İktisat kuramında yer edinebilmiştir. Sanırım bu az ilgisizlikte Marksist eleştirinin rolü fazladır. Smith söylemlerinde ilk gözağrısı olarak insanı konu edinir. O, insanı yanılmalar ve belirsizlikler faktörü içinde algılar. Çünkü ona göre, insan davranışlarının cemiyet içinde biçimlenişinde yanılma ve ya belirsizliklerin rolü inkar edilemez. Yani, o bir tür deneme yanılma algısını sorun edinir. Buradan yola çıkarak da Smith “olağan dışı olayların” insan hayatındaki konumuna değinir. Ona göre, insan yaşamında beklenilmedik sürprizlerle karşılaşabiliyor. Bu beklenilmedik sürpriz onun zihninde bir şok etkisi yapmaktadır. Bu insanda bir şaşırma sürecine yol açıyor. İnsan bir süre zihninde yaşadığı bu şokla dengesini yeniden kurmanın mücadelesini vermektedir. Zihnin yeniden toarlanmasından sonradır ki insan kainata hayranlık duymaktadır. Bu hayranlıkla da insan davranışsal çerçeveyi irdelemeye konulmaktadır. Smith olay öncesine ex ante, olay sonrasına ise ex post der. Bu ikisi arasında yer alan “olay” insan yaşamında en belirleyici güç olarak ortaya çıkar. Böylece insan olay sonrasında kendi zihnine bilgisizliği yerleştirir. Smith’e göre, bilginin gelişimi sürecinde insan iradesinin asgarî bir düzeyde rolü vardır. İşte, felsefe de Smith’e göre buradan doğmuştur: bir ihtiyaçtan ziyade insanın kainatı algılayışı ve buna göre kendi hayatını düzenlerken uğradığı hayal kırılığı sonucunda. Smith’in bütün bir ekonomi anlayışı da bu belirsizlik üzerine kurulacaktır. Bu tarz bir düşünüş biçimi Popper’de de daha sonraları kendisini gösterecektir. Aslında bu düşünüş tarzı klasik Yunan felsefesinde Stao okulunun bilgiye bakışı arasında yer almakta olup, yüde yüz yeni bir buluş sayılmaz.

Smith’in Bilgi Anlayışı
Smith kendi kuramını oluşturmak için modellerini test etme mantığını önemsemedi. Nitekim, Smith bir kural koyucu söylem geliştirmemiştir. Öncelikli olarak Newton Fiziği’ne yöneldi. Newton’un fizik kuramını toplumsal bilimlere uyguladı. Bununla Smith, olay ile teorik çatışmayı ortadan kaldırmayarak bu çatışmayı korudu ve onu muhafaza etmenin peşine takıldı. Smith, Locke, Hume ve Berkeley gibi fikri yakınlık duyduklarının bir parça söylemleri dışında durarak bilimsel söylemlerin mantığından ziyade zihinsel muhakemenin mantığıyla ilgilendi. Nitekim, eserinde doğrudan “insan zihninin belirli bir andaki denge” durumuna yönelmiştir. Smith’e göre, denge ile insan huzuru ve sükuneti aramaktadır. İşte, Smith ekonomi söylemine buradan geçiş yapar. Gelişim için ticaretin büyümesi için sükunete gerek vadır. Ancak sükunet daimi değildir. İşte buradan yola çıkarak Smith ikinci kuramını geliştirir: sürpriz ve şok etkisi. Sürpriz bir yıkılma anıdır. Zihin dengesinin dağılmasıdır. Smith bu kuramı için Berkley’in “zamanın izafiliği” fikrini temel almışa benziyor. Bu dağılma anında insan ne geriye dönebilir, ne de öteyi kesitebilir. İki arada bir derede kalan insan için en iyi topralanma anı Gelenek’tir. Şöyle der Smith: “gelenekler acı ve hazzın taşkınlığını azaltıyor… Gelenek herhangi bir olay karşısında şiddetli bir değişme maruz kalmadan, (insan) aklını ve muhakemesini alışılagelen hale ve tabiata uyduruyor, uyumlu hale getiriyor”. Burada da Smith, Hume’nin “geçmiş ile gelecek zamanı teşkil eden farklı iki zaman dilimi arasındaki mutlak uyum hiçbir zaman kanıtlanamayacağı” söyleminden yola çıkmaktadır. İşte, bu iki arada bir derede kalma hali insanı felsefeye, bilgiye taşımaktadır: felsefe, bu kopan iplerin (şok anındaki dağılmanın) keşfi için insan yaşamında ve akıl yürüten bilim adamının teorik gezegenindeki yerini almaktadır. Simith’e göre, insanı çalıştıran, didindiren ve sürekli uğraş halinde tutan şey de bu kopma ve yanılma duygusunun önüne geçebilmesidir. Burada Simth, d’Alembert’in kuramına ters düşerek Lord Kames Home’nin görüşünü benimsemiştir. d’Alembert’e göre, “bilimsel keşif ve mantık ihtiyaç ve kullanım zorunluğundan” doğmuştur. Home ise “belirsizlik, zihnimizdeki bilgisizliğimizi bize fark ettirmekte ve böylece bilgiye yönetmektedir”. Nitekeim, Smith’de çatışmada ve karmaşada bir hayat aramaktadır: “karmaşa bilime isteği yanında bizi ayakta tutabilecek gerekli bilimsel keşiflere de sürüklemektedir” der. Demek ki, bilgi, Smith’e göre, dengesizlikleri ortadan kaldırmak için, sürekli şok yaşamamak için insanı bir adım ötede gitmeye götüren bir şeydir. Bu zincirleme kazalar arasında zaman, Smith’e göre, birbirine hiç karışmayan farklı büyüklüklerle birbirinin peşisıra dizilen anılar zinciridir. Smith, ahlak anlayışını da bu söylem içine oturtmaktadır. Ona göre olay karşısında sarsılan insan kendi sükunetine yeniden kavuşmak için kainata hayranlık duymaktadır. Bu duygu ile de insan kainata ait olduğu kanısını iyice pekiştirmektedir. Ahlaksal olan da bu duygudur.

Devam Edecek...

Hiç yorum yok: