Çarşamba, Haziran 07, 2006

Kim Demiş, Kurtuluş İncilin İçindedir...


Not: Bu resim idak.gop.edu.tr/ myavuz/karikatur.htm da alınmıştır.


İnsan bu. Cildi kararmış kitap. Yağmur da yemiş, nem de. Onu rafı dünya. Ve dünya devasa bir eskiciler dükkanı. Değerli oluşu, eski oluşundan.

Sevgili dostumla kanuşuyorum. Hava, su, derken söz anahtarlarımız Amerika'daki Siyahların harabesini açıyor. Yağmalanmış dünyanın renkli kurtları. Kaybetmedikleri tek şeylerinin kaldığını öğreniyorum: "renkleri". Ve sohpet başlar:

Şekspir:
Dil ve kültür insanı yıkıyor .. yeniliyor. Şayet direnirsen halin duman. Değişime yol vermediğin sürece kayıplardası
Marmara:
En iyisi ben köyüme döneyim. Dostum, sence gelecek güzel mi?
Şekspir:
Biz umut ettiğimiz ve aşkı öldürmediğimiz sürece güzel bence abi. Bu çöplüğü temizleyecek çok zamanımız var. O yüzden umutluyum ..
Marmara:
Sen de idalistsin benim gibi. Kafasına dünyayı koynalardansın yani
Şekspir:
Dünya mı? Orası neresi? Ah be dostum. Bileydim bir gün sana ukalalık yapacagimi. Kurtuluş'un kitap tezgahını hatırla. Ordaki Şekspir'e bir bak
Marmara:
Hatırlıyorum, bakıyorum
Şekspir:
o zavallıya elini senden başka kim uzattı?
Marmara:
Ya, ben uzattım mı?
Şekspir:
Sen zehiri verdin usulunce yavaş yavaş beynime, dölledin zihnimi. Suçlamıyorum sakın yanlış anlama. Herşey olacagina vardi
Marmara:
Rica ederim
Şekspir:
Ama bunu etrafımda hala anlamayan insanlar var burada. Dokunurlarsa ölmekten korkuyorlar benden. Aynalı güneş gözlükleri ile geziyorlar etrafımda. Gözüm yanlışlıkla birine değer de yanarlar diye
Marmara:
Malzemen çok desene
Şekspir:
Diyorum ya.. sen köyüne dönmeden bir buraya düşesin.. ben birşeyler ayarlamaya çalışacagim. 6 ay benim siyah kardeşlerimle bir takıl. Müziklerini dinle.. ızdıraplarını anla
Marmara:
Siyahları tercih ediyorsun demek. Siyahlar işe yarar mı
Şekspir:
Sen beyaz olduğunu düşünyorsun tabi hâlâ.. buraya gelince sende siyah oldugunu anlayacaksin benim gibi. Benim de beyaz siyahtan kastım deri rengi degil zaten. Mentalite, biliyorsun. Ne siyahlar var burda beyazlaşmış, ne beyazlar var simsiyah olmuş ve ne griler var benim gibi. Bir komutan bekliyorlar. Köleliklerinin hesabını sormak için... Onlara sen yakışırsın, yada kardeşim johnatthan
Marmara:
Acımasız bir dünyadan söz ediyorsun, rengi olmayan bir dünyadan, bütün renkliliğine rağmen. Bunun sonuçları daha acımasız olur. Kayıp bir geçmiş, kayıp bir gelecek doğurur.
Şekspir:
Komutan, sözlerini verecek bunlara... Sözler ile intikamlarını alacaklar
Marmara:
Los Angeleste misin
Şekspir:
Orasi melekler için dostum... Gitmedim.. gitmek te istemiyorum oraya... Ben utancim ve insanligimla.. hayvanligimla bildigim hayatima devam edecegim. Ve bu siyah cocuklar burada aglaya aglaya rap yapiyorlar: "ben bir hayvanım" diye... Hayvanı insandan aşağı gören zihniyete ne acı? Aslına bakarsan ilk ıslahatımız hayvanlar üzerinde olmalı. Köleleştirdiklerimizden bahsediyorum. Mutlu olanlar zaten mutlu
Marmara:
Merak etme esaretin cebi deliktir. Kimse açları hapse atmaz.
Şekspir:
Kapısı her zaman açık .. dilediginde evine girip cikan bir hayvan varsa o kalmalı.. gitmek isteyen gitmeli... Ağlıyor köpekler kediler çünkü... Mutlu öten bir tek kuşlar gördüğüm... Zaptı en zor olanlar. Kanatlılar
Marmara:
O zaman insanlara kanat tak; uçan her şey özgürdür
Şekspir:
İnsanlarin ucabilecegini bilmek ve bunu kullanmamak da ayri mesele. Bu arada sana soyleyecegim şey: yazılarına umut pompala, insanlarin buna ihtiyaci var. Karanligi çek içinden
Marmara:
Bunu ben de düşünüyorum. Çözüm sunmam lazım. Gelecek vaat etmem lazım. İnanmadıklarıma onları inadırmam lazım.
Şekspir:
Umudu umutsuzluğun içinde göster. Sen bilirsin o kalemi kullanmayi.. sen cok iyi bilirsin

Son Not: Ve sen, ancak doğru düşleri gören adam. İnsanların mutluluğunu, mutluların insanlığına tercih etmekle doğruya vardığını sanacaksın. Onların ortak yönü insanlık değil "mutluluk" olduğunu haykıracaksın. Ama şunu unutmayalım, mutlular insanlıklarını kayıt altında, mutluluklarını ise kayıtdışı tuttukları sürece, insanlar, tarih içinde sayım memurlarının kalemiyle soluklanan ve raklamların peşine katılmaktan başka işe yaramayan uzun sıfırlar treninin kalabalık vagonlarını dolduracaklardır. Çünkü tarih, Meleklerin tutanakları karşısına çıkarılacak insan oğlunun yegane yalancı şahitleridir.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazınızın girizgahını çok beğenerek başladım ama o beğeniyi ancak hitamda tekrar yakaladım. Asıl mevzu olan diyalogu bunlar geride bırakmışardı. Amaç okuyucuyu etkilemek değil muhakkak. Ama bazen biz yazarla hokkabazı aynı kefeye koyarız. Hayret etmek, farketmek, değişim yaşamak isteriz. Benimki de öyle oldu. Başta böyle bir sihir görüp sonra onu kaybettim. Bir şairin uyku sayıklamalarını dinlermiş gibi okudum. Bu yorumumu hafife almayınız. Şair sayıklamasının da ehemmiyeti büyüktür.
Bir süredir yazılarınızı takip ediyorum. Kalabalığı memnun etmek niyetiyle yazılmış yazılardan değil hiçbiri. BU yüzden ve daha başka sebeplerden heteretopyayı takip etmeye devam.
Vadettikleri, inandırmaya çalışmaları ya da kaygılarından çok bu elin kalem tutmayı iyi bilişiyle ilgileniyorum.

Sihir olsun olmasın...

n_marmara dedi ki...

Hiçbir zaman bir büyücü olamadım. Ne şapkadan tavşan çıkarabildim, ne de yaşamı kelimelerimle fethettim. Benimkisi hızla giden yaşam treninde ağır ağır notlar tutmaktır. Rüzgar, bir çocuk gibi bazen oynamayı seviyor kağıtlarımla. Belki de o kağıtlardan biri size denk gelmiştir, sayın K. Banu. Bana sorarsanız, okuyunca hükmü kalkıyıyor o kağıtların. Sihir mi dediniz; işte size sihir.

Adsız dedi ki...

Okuyucunun eseri okurken yazarı öldürmesi ve bazen de yazanın kendi için olduğu kadar bu ölümün hatrına yazması vaki...

"Okununca hükmü kalkar" mı tam emin değilim ben. Ama bakir olan yazının okuyucuyla ilk buluşmasıdır ilk okuma ve hükmün kalkıp kalkmaması da yazıyla okuyucunun mahrem meselesidir diye bakıyorum.

Adsız dedi ki...

Dünya eski oldugu icin degerli demissiniz mamara. Garip. Dünya eski olmayacak halde yenileniyor hergün. hic bir gün yok ki dünden bir seylerle dogsun günes. Her gün yepyeni, asla dünü taklit etmeden. Yaniliyor muyum? Habire günese gidiyoruz. Her gün yeni bir selamla...
Dünya devasa bir dükkan, ama hic birsey satilik degil hersey alimlik. Degerli olusu bundan bence 
Şekspirin dedigi gibi aslinda daima umut var kullanim klavuzuna uygun davranmakla kolaylasan , zaman kavrami da esnek olabildigine gore köye gitmeye gerek yok 
Dostunuzun bahsettigi konu benim gördügüm haliyle yer yüzü icin gecerli bir renk yasasidir. Demek o yasayi tersten okutacak ‘söz’cü imissiniz marmara, Şeskpir öyle diyor 
ve kalemi iyi kullanmayi bildiginizi de :)
inanmadigina inandirmak kagidi karalamak demek degil midir peki?
Sekspir hakli. Bence de ‘sen cok iyi bilirsin’ vaad etmen lazim olan gelecege ulasman dilegiyle..

Sizi okumak güzeldi.

n_marmara dedi ki...

Sayın K. Banu, orada, düşlerin içine fazladan bir mürekkep katmak, işte akılın bakir olanı işgaline zemin hazırlamak olurdu. Yazıda azacık da olsa akıla inanmamak hakkım var herhalde. :)

Sevgili Ferda...
Yenilenmenin eskiği bir giysinin insanı değiştirevbileceği kadar değiştireceğini düşünüyorum. Bununla, söylediğinizin karşıtını söylemediğimi de belirtiyorum. Belki çelişik bir cümle kurmuş olabilirim ve bunu da kabul ediyorum. Sanırım, "renk yasası" dediğiniz şeyi biz K. Banu ile bir kelime yumağına dönüştürüp aramızda ahenkle dansettirdiğimiz "sihir" sözcüğünün başka bir adı olabilir. Şekspir'in haklı olduğunu bilemem; ama, kalbe giden kolların düğümlediği bir "göz" olarak bakıyor, olabilir. Evet, aslında sanırım biliyorum, ama bildirmek istemediğimdir "vaad edemediğim"...

Ve son, ilginiz için teşekkürler...
"Teşekkür etmek, tefekkür etmektir"...