Cumartesi, Temmuz 01, 2006

KAFKASYA: DİLLERİN VE ETNİKLERİN CENNETİ - I

Kafkasya, doğuda Hazar Denizi batıda Karadeniz arasında güneyde Araz nehri (İran ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki sınırdan) kuzeyde İdil-Don kanalına kadar uzayıp giden geniş araziyi içine almaktadır. İki büyük dağ koluna ayrılmaktadır: Büyük Kafkas Dağları ve Küçük Kafkas Dağları. Kafkas adının Grek, İran ve çeşitli dillerde olduğu söylenmektedir. Araplar buraya “Qabg”, İrani dilliler “Kaf” derlerdi. Benim edindiğim bir bilgiye göre Eski Çin metinlerinde “Kafkas” adı “Tafkas/Tabkaç”la karşılıklı verilmektedir. Eski Türkler, Çin’e de Tabgaç derlerdi. Bu ad şahıs ismi ve hükümdar unvanı olarak da Türklerde kullanılmıştır[1]. Örneğin Karahanlı hükümdarlarının çoğu Tabkaç/Tabgaç adını taşımıştır. XI. Yüzyıl müelliflerinden Kaşgarlı Mahmud’a göre, Türkçe “Tabkaç” – “kuvvetli, güçlü, ulu ve büyük” anlamına gelmektedir[2]. Ancak Kafkas adı ile Tafkas/Tabkaç adının aynılığı araştırmaya ihtiyaç duymaktadır. Nitekim Türkçede “t-k” ses değişiminin uygunluğu burada araştırılmaya değerdir.


Bugün Kafkasya siyasi anlamda iki kısma ayrılmaktadır: Güney Kafkasya ve Kuzey Kafkasya. Güney Kafkasya 1991 yılında bağımsızlığını kazanan üç cumhuriyeti – Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan – içine almaktadır. Kuzey Kafkasya ise Rusya Federasyonu sınırları içinde kalıp başlıca olarak Dağıstan, Çeçenistan, İnguşetiya, Osetya, Adige, Kabardin-Balkar ve Karçay-Çerkez özer cumhuriyetlerine ve eyaletlere bölünmüştür.


Kafkasya nüfus olarak en büyük halkını Türkler oluşturmaktadır. Bunlar sırasıyla şu Türk topluluklarına ayrılmaktalar: Azerbaycan Türkleri, Borçalı Türkleri, Ahıskalılar (ikisi de Gürcistan’da), Nogay, Balkarlar, Kumuklar, Karçay, Turuhmenler, yani Stavropol Türkmenleri. Bunların tamamı Türkçe konuşmaktadır. Bunlardan sadece Azerbaycan Türkleri bağımsız olup, diğerleri özerk cumhuriyetler ve özer okrug (bölge) halinde merkezi Rusya’ya bağlılar. Rusya’ya bağlı olmalarına karşılık kendi ana dillerinde eğitim almak, okuma-yazma ve yerel idarelerde kendi dillerini kullanma ve kendi kimlikleriyle yaşama hakları bulunmaktadır. Azerbaycan Türklerinin %30’da dahil olmak üzere Kafkasya Türklerinin tamamı İslam’ın Sünni mezhebine mensuplar. Ama bağımsızlık sonrasında Azerbaycan’da Türkiye’nin etkisiyle hızla Sünnileşme gittiğinden bu oran daha da fazla olabilir[3]. Gürcistan’da Ahıska topluluğu da Türk olup bunların büyük bir kısmı 1940 yılında Stalin’in emriyle Özbekistan ve Kazakistan’a sürülmüşlerdir. 1989 yılında Fergana’da Özbeklerin saldırısna uğrayan Ahıskalıların bu tarihte büyük bir kısmı Azerbaycan’a, ana yurtları Meshetya’ya ve Türkiye’ye göç etmiştir.


Türklerin Kafkasya’ya yerleşmesi miladan önceki IX-VIII. Yüzyıllarda İskit göçlerine kadar uzanmaktadır. Bu tarihte İskit boyları arasında yer alan Ağaçerilerin bölgeye geldiği, onları daha sonra Bunturklar, Hun ve Ogurların izledikleri bilinmektedir.


Kafkasya eskiden beri etnik kimlik ve dil olarak tam bir mozaik olmuştur. Arap müellifi Mes’udî daha X. Yüzyılda “Kafkasya’da 72 milletin yaşadığından” söz etmektedir[4]. Bir diğer Arap coğrafyacısı Yakubî ise bunların sayısını 300’e kadar çıkartmaktadır. Gerçekten de Kafkasya’da özellikle Kafkas dilli dediğimiz topluluklar arasında büyük dilsel farkla görülmektedir. Bugün Dağıstan’da biribirini anlamayan onlarca köy birbirine sınır yaşamaktalar. Bu farklılktan dolayı bölge uzun süre anlaşma dili olarak Türkçeyi, Rus işgalinden sonra da Rusçayı kabul etmiştir.


Günümüzde Kafkasya’da yaşayan Kafkas dilli topluluklar coğrafi olarak 4 kısma ayrılmaktadırlar: Güney Kafkas, Kuzeybatı Kafkas, Kuzey-Orta Kafkas ve Kuzeydoğu Kafkas.


I. Güney Kafkas’ın Kafkas Grupları: Gürcü dilinin egemen olduğu Kartvelce (nüfusu 3.570.504) olup bunlar bugün Gürcistan’ın en kalabalık kesimini oluşturmaktadırlar. Büyük bir kısmı Müslüman ve Türkleşen Acarlar (1926 yılında sayıları 71.426) da bu gruba girerler. Küçük bir kısmı Karadeniz kıyılarında yaşayan Laz/Çan unsurları, nüfusu 360.000’i bulan Mingrel ve sayıları 43.000 civarında seyreden Svanlar da bu gruba dahiller. Zan da denilen Laz/Çan, Mingrel ve Svan dilleri tamamen ayrı diller olup Gürcüce ile akrabadırlar.


Not: Gürcüce’de çok sayıda Türkçe kelime bulunmaktadır. Zira, Gürcüler, Çağdaş Gürcü tarihçiliğinin iddialarına rağmen tarihleri boyunca hiçbir zaman siyasi bir güç olmamışlardır. XVIII. Yüzyılda ortaya çıkan küçük Gürcü krallıklarına kadar Gürcüstan’da kurulan devletler köken itibariyle Acar, Abhaz ve Türk Kıpçak olmuştur. Hatta, Kıpçak Türklerinin büyük bir kısmı Gürcüler içinde erimiştir. Gürcü dilindeki Türkçe unsurların Kıpçaklar sayesinde oluştuğu gerçektir. Buna daha sonra Osmanlı ve Safevi dönemindeki Türkçe unsurlar eklenmiştir.

Kaynak: P. Golden, “The Oğuz Turkic (Ottoman-Safevid) Elements in Georgian: Backdound and Patterns”, Ascher, vd.’de, The Mutual Effects, 1979, s. 183-208.

1747 yılında Nadir Şah Afşar’ın öldürülmesinden sonra Gürcistan’da Kartli, Kahetiya ve Migrelya adıyla üç kırallık ortaya çıkmışsa, 1781 yılında Rusya ile yapılan Georgeviski Antlaşmasıyla Rusya’nın egemenliğine girmişlerdir. İlk Gürcü milli devleti 1918-1921 yılları arasında mevcut olmuştur. O dönemde Gürcistan’ı Rus Sosyal-Demokratlarının Sağ kanadı Menşevikler idare etmişlerdir. 1921 yılında Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, 1991 yılında ise Gürcistan Cumhuriyeti olmuştur. Gürcistan bugün Abhazya (Abaza), Osetya ve Acaristan özer cumhuriyetlerini de içine alan, ama bunlarla büyük sorunlar yaşayan bir konumdadır. Adı geçen bu topluluklar 1940 yılına kadar kendi içlerinde bağımsız konumda olmuş, Stalin’in Gürcü olmasından dolayı Gürcüstan’a bağlanmışlardır.

Gürcistan 1947-1954 yılları arasında Sovyetlerin eliyle Türkiye’ye karşı toprak iddialarında bulunmuş, başlıca olarak Ardahan ve Artvin illeri dahil Türkiye’den 20.000 km² toprak talep etmiştir.

Kaynak: Türkiye’de Gürcistan hakkında sağlam bilgiler edinmek için bkz. Brosset, Gürcistan Tarihi: Başlangıçtan 1212 yılına kadar, Türkçesi E. Merçil, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları 2002.



[1] Necef E. N, Karahanlılar, İstanbul 2005, s. 128.

[2] Kaşgarlı Mahmud, Divan-i Lügat-it-Türk, Kilisli neşri, İstanbul 1915, c. I, s. 378.

[3] Özellikle de Azerbaycan’da faaliyet gösteren cemaat okulları ve eğitmenleri sayesinde Azerbaycan’da Şiilik Sünnilik karşısında büyük bir düşüş göstermektedir. Öte yandan yapı itibariyle Azerbaycan Türkleri İran’daki Fars rejimine karşı olduğundan İranlı Şii imamların faaliyetlerine pek ilgi göstermemktedirler. Ama Sünni mezhepte son on yılda Vahabilik yüzünden bazı sorunlar yaşamaktadır. 2000 yılı verilerine göre, Azerbaycan’da 30.000 Vahabi vardı. Vahabilik Dağıstan ve özellikle de Çeçenistan’da etkili konumdadır.

[4] Mes’udî, Kitabü’l-Müruc ez-Zeheb, Türkçesi a. Batur, İstanbul 2005, s. 209.

Hiç yorum yok: