Perşembe, Ekim 12, 2006

Evren Yiğit, Aşk Yüzünden, hikayeler kitabı çıktı. Çok güzel hikayeler. İşte bir örnek...

Kulak Kaşıntısı
Kulağımın içi kaşınıyor.
Felaket.
Önce azar azar başlıyor kaşıntı, geceleri. Sonra artıyor.
Kaşımak da bir zor ki kulağın içini.
Bir türlü geçmiyor. "Ne yapsam acaba?" diyorum.
Günler geçtikçe daha da artıyor.
Doktora gitmeye karar veriyorum.
Arkadaşlarıma soruyorum "Tanıdığınız iyi bir kulak burun boğazcı var mı?" diye.
"N’oldu ki?" diye soruyor arkadaşlarım.
"Kaşınıyor kulağım" diyorum. "
Uyuyamıyorum geceleri, kulak kaşınmasından!"
Bir doktorun adını söylüyor bir tanesi.
"Çok iyi doktordur" diyor.
"Kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir."
Gidiyorum doktora. Gözlüklü, şirin bir amca. Elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor.
Şaşırıyorum önce. "İçinde kaşıntı var" diyorum.
"Öyle büyüteçle ne anlayacaksınız ki?"
"Yok" diyor, "Ben çoktan anladım ne olduğunu da, şimdi daha iyi görmek için bakıyorum."
"Nedir?" diyorum doktora.
"Eski sözler kaçmış kulağınıza" diyor.
"Nasıl yani?" diyorum. "Kimin sözleri?"
"Bakacağız" diyor.
Sonra bir alet çantasından kocaman, ucu ince, cımbıza benzer bir alet çıkarıyor.
"Yan durun. Kıpırdamayın" diyor bana.
Biraz irkiliyorum.
"Eski sözler" diyorum, "Ha?"
Cımbızın ucu kulağıma giriyor, canımı acıtmıyor nedense.
"Bir erkek sesi bu" diyor.
Sanki bir uğultu duyuyorum.
Cımbızı çıkarıyor kulağımdan.
"Yalan kaçmış kulağınıza!" diyor doktor.
Yalana bakıyorum. Küçücük bir şey gibi gözüküyor.
"Vay be! Günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş? Hangi yalan peki?" diyorum.
"Durun, bekleyin" diyor doktor. "Dikkatli olmamız lazım. Tekrar kulağınıza kaçabilir. Önce şu deney tüpünün içine koyalım. Sonra serbest bırakırız."
Yalanı tüpün içine koyuyor. Kapağını da kapıyor tüpün. Serbest kalıyor yalan.
"Seni seviyorum" diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden.
"Yalanmış ha?" diyorum. Kulağım bile anlamış, kalbim hálá anlamıyor...

14 yorum:

Adsız dedi ki...

oku dendi, okundu...

cok sansli.


alanlarin alabilecegi kadar kitap.

Adsız dedi ki...

okurken kulağım kaşındı

Adsız dedi ki...

Okurken canım yandı :(

Adsız dedi ki...

Yalanı anlayan kulak kaşınırmış demek, şükür ki kulaklarımda problem yok:)

Ve yalanın kulaktan cımbızla alınabilmesi ne güzel! O tüpleri ne yapıyorlar acaba, merak ettim şimdi, yalanlı tüpleri zehirli variller gibi gömseler yahut gemilere yükleyip açık denizlerde batırsalar çözülür mü her şey:

Yalanı öldürür müyüz o zaman???
Yalan ölür mü Sayın Marmara, tüpün içinde havasızlıktan boğulur mu???

n_marmara dedi ki...

Yalan ölmez sevgili Aysun. Tüpteki yalanlar cin oluyor. Bir gün bulursan sakın açma.

Arifâne dedi ki...

Yalanın gerçekliği doğrunun gerçekliği yanında yok hükmünde. Yalan ancak kaçmayı biliyor, cesaret doğruya ait...

Şimdi seni yani sessizliği dinliyorum, İstanbul şahit!

n_marmara dedi ki...

sevgili Oblomov.
"varlığın yerin dibine geçişi" varlığın örtülmesi demektir. seni örtenlere neden lanet okuyorsun? Ayrıca etimolojik bir bilgi vermek gerekirse "kadın" - sözcüğü "örten, gizleyen, içine alan" anlamında olup(kadın< katın< hatın), Eski Türkçe veya Sogdca olduğu konusunda tartışmalar vardır. Bunun dışında "varlığın yerin dibine geçişi" dilimizde oldukça eski bir inanç ifadesidir. Varlığın yerin dibine geçişi - asla dönüş demektir ve günümüzde kullanılanın aksine olumlu bir anlam ifade etmektedir. Çünkü eski inançta insanın hamuru yerin dininden alınmıştır. Dolayısıyla, seni aslına dönderene lanet okuman pek mantıklı değildir. En azından dil açısından doğru değildir. Bence, insan lanet okuduğunda bile doğru okumalıdır.
Saygılarımla...

Adsız dedi ki...

Yalansiz olmaz...
Bazi yalanlari duymaya ihtiyacimiz var.
Ne icin mi?
Akillanmak icin tabi ki.

Adsız dedi ki...

oblomov demis ki:
varlığımı yerin dibine geçiren kadınlara lanet olsun.

Bu yorumu da yeni okudum, üc bes kelam edeyim üzerine.

Efendim,varliginiz kaya gibi saglam olmadigi müddetce, yerin dibine girebilir, kusu olup ucabilir, hatta yanip yanip kül olabilirsiniz. Mümkündür!
Ama bunda hatun kisinin zerre kadar sucu var midir?
Tabi ki yoktur.

Cünkü:
" her gördügünüz rüzgara otlar gibi egilirseniz, daglar gibi olsanizda bir ota degmezsin".

Adsız dedi ki...

Ben yalan duymaya da ihtiyaç duyuyorum..YALAN GÖRMEYİ DE İSTİYORUM BAZEN...Yalan olmak istiyorum ya da...

Adsız dedi ki...

hatirlatmak isterim ki

'$akadan bile olsa yalan söylemeyiniz' HS.

Adsız dedi ki...

ben bu hikayeyi tutmadım doğrusu.. lakin marmara'nın fay hattının oblomov un yorumunda kırılması oldukça hoştu:)sahi marmara asıl deprem ne zaman? de bize hele:)

n_marmara dedi ki...

Sevgili Pebble, yorumunuz varsa ana metin üzerine giriniz, aksi takdirde yorumcunun yaptığı yorum üzerine polemik girişiminizi lütfen buraya yansıtmayın. Bunu şahsınıza yönelmiş bir rica olarak kabul etmenizi istirham ediyorum.

Sevgili Qazaq dostum. Önümüzdeki hafta sonu Fransa Konsolosluğu önünde "Faysız bir dünya için elele" yürüşümüz var. Sizi de beklerim. Angaralı Mustafa düzenliyor.

n_marmara dedi ki...

Sevgili Oblomov, ne yani şimdi sidik yarışına mı gireceyiz. O genel anlamda verilmiş bir yanıttır, kesin bir unvan taşımıyor.

Ayrıca, sana çözümü söyleyim: İntihar. Yapamıyorum diyorsan yardımcı oluruz, ayıp ettin, o kadar arkadaşlığımızın hatrına...