Pazar, Mart 26, 2006

Rus Edebiyatı ve Cehennemden Kaçış


Komünist dönem Rus Edebiyatının zindan dönemi. Şiir, sanat, edebiyat işçileşiyor. Proletaryanın vahşi eli kalem tutmasını beceremez. Kağıtların üzerien mürekkep yerine sanki çimento dökülmüş. Gorki bile kendisini bu suntalı, kerpiçli, oraklı-çekicli edebiyattan arındıramaz. Sovyet dönemi dokuz başlı bir ejderha adeta. Ve her dalı bir çelik ve moloz yığını.

Halk için edediyat sloganı, aslında rejim için edebiyat sloganıydı. Rejim kendisini halk addediyordu. Halk yani, duygu yoksunu yığın. Çalışan devasa bir işçi ve köylü topluluğu. Ağzı var dili yok. Tam bir Rus cehennemi. Bu yazının bir adı ve birde türü vardır. Üretim Romanı ve türü de Sosyalist realizmi. İlk temsilcisi Gladkov, eserinin adı ise Çimento. Tam bir işçi yamyamları eseri. Doğayı kurutan yamyamlar.

Sosyalizm Çehovlar, Turgenyevler, Dostolar ve Tolstoylar soyunu yok etti. Bizzat Lenin, Tolstoy’u “edebiyat fetişisti” olarak yargılıyordu. Ölü doğmuş Tolstoy, ona göre. Rus toplumunu edebiyat hastalığı ile çürütmüş. Stalin ise tam bir dinazor. Hayatında tek bir roman okumuş mu, sanmam.

Bu cehnnemden kendi kurtaran tarihçi Vernardski, edebiyatçı olarak da Nabokov var. Vlademir Nabokov (1899 - 1977) köklü bir aileden geliyor. Babası eski Rus narodniklerinden. Nabokov, gelmiş geçmiş en büyük edebi metin çözümleyicisi. Edebiyat Dersleri diye Türkçeye birkaç metin çözümlemesi de aktarılmış. Benim elimdeki kitabı Ada Yayınlarından çıkmış, İstanbul 1988 tarihli. Çalışmasını şöyle tanımlar Nabokov: “yazınsal yapıların gizlerini bulup çıkarmaya yönelik bir dedektiflik”. Eğer bir parça üslup tarayıcısı oldumsa bunda Nabokov’un emeği var. Nabakov’dan Tolstoy’u okurken gün ışığında Güneş ışınlarının oluşturduğu gölgeleri tanıma fırsatınız var.

“Kitaplar kızlardan çok daha uzun ömürlüdürler” diyor.

Hiç yorum yok: